Fedai Ünal

Fedai Ünal

fedonunal@gmail.com

Tüm Yazıları

Hayat dediğin ne ki

Bi başlıyosun, başladığını bilmiyosun.

Bi ölüyosun, ondan da haberin olmuyo!

Arada ne yaşadıysan, ne gördüysen o işte…

Bugün sözde bi porje yazacaktık sevgili arkadaşım Deniz’le (@gezginkereviz).

Yazabildik mi? Hayır. Yazacak mıyız? Evet...

Sabah evden çıktığımızda planlamıştık oysa günü. Ama nerdee...

Kader işte. Sen plan yaparsın, o kafasına göre takılır.

Öyle oldu bizimki de.

Urla’ya doğru yola çıktığımızda her şey yerli yerinde, planlıydı. Ta ki otobanda ilerlerken benim gözüme ‘Mahalle Güzelbahçe’ takılana kadar.

Haberin Devamı

“Hadi Deniz, girelim şuraya farklı bi yer burası” dedim ve kırdım direksiyonu.

Sanat atölyesi yapacaktı ‘Mahalle’ inşa etti...

Annesine atölye yapacaktı

Mahalle Güzelbahçe’nin yapıldığı dönemi biliyorum. Enteresan bi hikâyesi var. Mekânın sahibi Veysel Erkoç’u da o zaman tanımıştım. Hatta bi arkadaşımla bize de bir yer verecekti. 10-15 kişilik özel gruplara kendi yemeklerimizi yapıp ikram edecektik. Ama bizim tembelliğimizden yapamamıştık. Şimdi bitmiş haline ilk kez geliyorum bu şahane yerin.

Adı üstünde hem mahalle hem de bahçe burası. Kuruluş hikâyesi enteresan. Veysel’in annesi sanata meraklı bir hanımefendi. Bi gün oğluna diyor ki, “Oğlum, seramik kursuna İzmir’e gidip gelmek zor oluyor. Koca mühendissin, şu bizim bahçeye küçük bi atölye yapıver de o kadar yolu bu yaşta gitmeyelim arkadaşlarımla...”

Ve hikâye başlar. Küçük atölyeyi yapar Veysel. Sonra şuraya bi şey, buraya bi şey derken ortaya kocca bi mahalle çıkar.

Paylaşım alanı

Mahalle Güzelbahçe Veysel Bey’in hayali aslında. Daha önce sera olan bu alanda anne ve babasının diktiği 300’ün üzerindeki bitkinin arasına şık bir şekilde konumlandırdığı bir paylaşım alanı burası. İşin çıkış noktası olan seramik atölyesinden, yoga mekânına, kahvaltı dükkânından, makul bir İtalyan restoranına kadar birçok ayrı lezzet, birçok renk var burada. Kuşların cıvıltısı, mevsimine göre açan çiçeklerin kokusu, farklı türdeki ağaçların muhteşem görüntüsü de cabası.

Şimdi ben burayı size anlatıyorum ama gidince yeterince anlatamadığımı göreceksiniz. Çünkü, burada siz huzur bulun diye hemen hemen her şey düşünülmüş.

Haberin Devamı

Kahvaltı, pizza, bira

Dedim ya, planlı bir ziyaret değildi bu. O nedenle burada ne yaparız, ne yer içeriz, hiç düşünmemiştik. İçeriye girdiğimizde dostum Veysel “Kahvaltı ettiniz mi?” deyince hiç aç olmamamıza rağmen bu ambiansın keyfini çıkarmak adına, “Evet, minik bi kahvaltı edelim” dedik. Mahallenin sol ucundaki minik dükkâna oturduk. Dükkân sahibi yokmuş. Kahvaltıda ikram ettikleri reçelleri yapan, işyeri sahibinin annesi hazırladı masamızı. Reçelleri kadar tatlıydı kendisi de sağ olsun. Elbette bu güzel ortamda kahvaltımızı ederken hem kahvaltının hem de çevrenin fotoğraflarını çekmelere doyamadık.

Hatta Veysel bir jest yapıp, ailesinin yaşadığı özel alanı da gezdirdi bize. Tek kelimeyle bayıldık!

Ben bi solukta anlatıyorum ama bunca şeyi yaparken saatin kaç olduğunu unutmuşuz. Mahalle’nin restoranına geldiğimizde burnuma gelen miss gibi pizza kokuları öğlen olduğunu hatırlattı bana. Minik bir ‘bitki müzesi’ gezisinin ardından tekrar oturduk masamıza. E her ne kadar minik bi gezi olsa da, doğa acıktırıyor insanı. Biraz önce kokuları burnumu düşüren dört peynirli Margarita pizzadan söylüyorum. Gerçi Deniz, formunu korumak zorunda olduğundan bu durumdan pek memnun değilse de pizza gelince fikri değişiyor. Çünkü, pizzanın yanına buzz gibi bira da söylüyorum.

Haberin Devamı

Pizzamızı yerken keyifli sohbet sürüyor.

Sanat atölyesi yapacaktı ‘Mahalle’ inşa etti...

Yenilikler sürüyor

Bi ara Veysel, sakatat meyhanesinden bahsediyor. Mahalleye, sadece sakatat servisi yapan ve özel olarak işlenen ürünler barındıran bir meyhane ekleyecekmiş. Yeni açılacak mekân üzerine biraz daha konuşup çocuklar için ayırılan eğlence ve etkinlik alanlarını geziyoruz. Bize henüz bitiremediği minik otelini gösteriyor. Anlatıyor da anlatıyor Veysel. Ve çok güzel şeyler anlatıyor. Daha da önemlisi, anlattıklarını yapıp insanlarla paylaşıyor.

Bu arada, Veysel’in sevgili annesine ayrıca bir teşekkür. O, bir atölye istemeseydi bugün biz bu güzellikleri göremeyecektik. Ellerinden öpüyorum kendilerinin.

Yolun açık olsun Veysel, şansın bol olsun Mahalle Güzelbahçe...

Not: Deniz’le birlikte iki hafta önce planladığımız hiçbir şeyi yapamadık. Yazımın başında dediğim gibi; biz plan yapıyoruz, hayat kafasına göre takılıyo.
0232 234 55 22