Ferhan İstanbullu

Ferhan İstanbullu

ferhanist@gmail.com

Tüm Yazıları

İstanbul’un kültür-sanat gündemini takip edebilmek ne mümkün! Yetişemediğim, gidemediğim etkinliklerin posterlerini görmek bile, ne kadar hareketli bir şehirde yaşadığımı hatırlatıp beni mutlu ediyor

Bu hafta böyle geçti

13’üncü İstanbul Bienali, 10 Kasım’a kadar sürecek.

MUTLAKA GÖRÜN

Medyada bangır bangır haberleri çıkıyor. Neredeyse İstanbul için bir hayır kurumu gibi çalışan İKSV’nin şehre son hediyesi Tasarım Bienali’ne dair etkinler, örümcek gibi şehri sarmalamış. Olmadık köşelerde bienalin katılımcılarının varlığını keşfetmek, şehrin son sürprizi. Geçen hafta sonu yağmura aldırmadım, Bade İşçil misali, vurdum kendimi yollara. Daha önce Kutluğ Ataman’ın bir işi için ziyaret edip bayıldığım Galata Rum İlkokulu’ydu durağım.
Bienalin iki sergisinden biri burada yapılıyor. İkincisiyse İstanbul Modern’de. “İkisini birden gezmek yorar” dediler, orayı da bu hafta sonuna bıraktım. İstanbul Bienali’nin dünya çağdaş sanat ortamının yıldızı olduğunu nicedir biliyoruz. Galata’daki şahane binada gezdiğim sergi, Tasarım Bienali’nin de çok geçmeden aynı gururu yaşatacağını düşündürüyor. Rehbersiz geziyorum; “Acaba bu bol katmanlı, göndermeli sergiyi anlayabilecek miyim?” diye de düşünerek... İşlerin yanındaki metinler son derece açıklayıcı, hiçbir işe “Konu ne?” diye bakmanıza gerek kalmıyor. Bazı işlerin tasarım değil de, çağdaş sanat temasıyla İstanbul Bienali’nde yer alması gerektiğini düşündüğümü de belirteyim. Bence çocuklarınızı da götürmeniz gereken bir sergi. Hem görsel olarak onları da etkileyecek işler var, hem İstanbul’un bu güzide eski yapısını görsünler, hem de sergi gezme kültürünü küçük yaşta edinsinler. Bu arada Caffe Nero’ya da bir alkış: Binanın köşesine yaptıkları pop-up kahve dükkanı, mola vermek için şahane olmuş... Tasarım Bienali’yle ilgili şehrin farklı köşelerinde de etkinlikler yapılıyor. Girişte bulacağınız rehberlerle bu işleri takip edip farklı, keyifli bir hafta sonu geçirebilirsiniz. Bu arada İKSV Şişhane binasında Absolut için tasarımcı Derin Sarıyer’in yaptığı yerleştirme ve ikonik şişeden esinlenerek hazırladığı koltuğu da görmelisiniz. Yerleştirme tasarımdan ziyade, bir sanat eserini andırıyor. Koltuk tasarımıysa insana “Absolutçular bunu nasıl daha önce düşünememiş?” dedirtecek kadar organik, tasarım kokmayan bir iş olmuş...

Haberin Devamı

Bu hafta böyle geçti

Salon ve Dot işbirliğiyle sahnelenen ‘İki Kişilik Bir Oyun’, 4 Şubat 2013’e kadar her pazartesi saat 21.00’de Salon İKSV’de izlenebilecek.

Haberin Devamı

MUTLAKA iZLEYiN

Dot’un alternatif tiyatronun bizde de algılanması, sevilmesi konusunda öncü bir grup olduğu konusunda, bilmem benimle hemfikir misiniz? Sayelerinde Devlet-Şehir Tiyatroları ekolü harici, daha dinamik, hızlı ve cesur oyunları izleme, çağdaş yazarların vurucu metinlerinden haberdar olma şansını yakalıyoruz. ‘Sarı Ay’ adlı yeni oyunlarını göremedim, kültürel faaliyet istek listemin başında bu oyun yer alıyor. Dot’un 12 kez sergilenecek farklı projesinin prömiyeriniyse görme fırsatım oldu. ‘İki Kişilik Bir Oyun’, Şişhane’deki Salon İKSV’de, ocak ayına dek sadece pazartesi günleri sergilenecek. Daha önce Tiyatro Festivali’nde oynanmış oyunun cümlelerini bu sefer Bülent Erkmen’in Aslı Mertan’la kurmuş olması, oyunu daha da merakla beklememe yol açtı. Salon’da taburelere yerleştik, bır kısmımız ayakta kaldı. Tavana dek uzanan metal barlarda bir inip bir çıkan, uzanan, sallanan iki kişi gördük. Karşılaşıyor, bakışıyor, sevişiyor, kıskanıyor, terk ediyor, terk edemiyor, unutuyor, hatırlıyor ve yeniden unutuyorlardı. Ne bırakabiliyor ne de birbirlerine tutunabiliyorlardı. İki karakterden bazen birinin, bazen diğerinin ben olduğumu düşündüm.
Oyunun iki kişisi, bazen iki kadın, bazen bir kadın ve bir erkek olacak... İki versiyonunu da izledim ben; cinsel kimliklere dair kafadaki kalıpların aksine, iki kadının hikayesi beni aynı derecede kavradı. Nedeni; o hayli ekonomik, birer cümleyle anlatılan ‘hallerin’ gerçekliği, evrenselliği... Bu oyunu görün! Ece Dizdar, Pınar Töre, Serkan Salihoğlu ve Tan Temel’in dönüşümlü olarak, farklı eşleşmelerle rol aldığı ‘İki Kişilik Bir Oyun’u, ben de tekrar görmek istiyorum. Aynı gecede, iki farklı versiyonunu üst üste izlediğim halde...