Ferhan İstanbullu

Ferhan İstanbullu

ferhanist@gmail.com

Tüm Yazıları

Dünyanın tüm tasarımcılarının yaptığı defileler bir yana, Chanel’in haute-couture şovları bir yana... Karl Lagerfeld, Chanel couture koleksiyonunu izleyeni yarı düşte gibi hissettiren yıkık dökük bir tiyatro ortamında sunarak herkesi şaşırtmayı başardı

Muhteşem bir gösteri

Dünyanın en büyük moda markasının her sezon yaptığı en şaaşalı gövde gösterisi. Chanel’in couture şovlarından bahsediyorum. Markanın tasarımcısı olmaktan öte beynine dönüşmüş kişisi Karl Lagerfeld, bence couture defilelerinde kıyafetten çok yaratacağı ambiyans için kafa yoruyor. Bugüne dek yaptığı dekorlar, unutulmaz filmler gibi yer etmiş moda takipçilerinin zihinlerinde... Sanki Lagerfeld asıl heyecanı, kıyafet- lerden değil bir sahne tasarımcısı gibi çalıştığı bu sunumlardan duyuyor. 2013 sonbahar-kış defilesi için kendisinin tercihi yıkılmış, sanki bombalanmış gibi görünen bir tiyatro yaratmak olmuş. Le Grand Palais’nin içinde inşa ettikleri tiyatro dekoru o denli gerçekçi ki, arada sarayın cam kubbesine bakıp nerede olduğumu hatırlamam gerekiyor.
Karl Lagerfeld’in sunumlarına defile demek bence şahsına hakaret. Defileyi izlerken yanıbaşımdaki moloz yığınlarına bakıyorum, oturduğumuz açılır-kapanır ahşap sandalyeler ve ortamın ruhuna kontrast, sahnenin gerisindeki Londra’dan Şangay’dan, Dubai’den fütüristik gökdelen çizimleri. Herkesin aklına Fritz Lang’ın müthiş ‘Metropolis’ filmi geliyor, ki Kayzer iki yıl önce tüm koleksiyonu bu bayıldığı sanat eseri çerçevesinde oluşturmuştu. Görevliler basın bültenlerini bile, eski bir tiyatroya yaraşır biçimde ellerindeki hasır sepetlerde sunuyor. Sahnedeki ağır kadife perdelerin açılmasını bekliyoruz hep birlikte. Modeller sahnenin yanındaki merdivenlerden inip koridorlardan yürüyor. Defileden ziyade birinin rüyasının karakterleri gibiyiz; o biri de elbette Karl Lagerfeld. Çoğu defilede tasarımcının varlığını, bitiminde şipşak selam verdiğinde hissedersiniz. Karl Lagerfeld’se mekândaki her santimetreküp havaya sinmeyi ‘talep eden’ bir büyük ego...

‘Muhteşem Gatsby’ etkisi
Nihayet kıyafetlere gelelim... Sırma iplikle süslenmiş Chanel tüvid elbise ve eteklerde de şu sıralar ‘Muhteşem Gatsby’ yüzünden çok moda olan 20’lerin art deco etkisi hakim. Bel çizgisinin kalça hizasına taşınması daha uzun silüetler yaratmış, anlayacağınız uzun eteklerin modası bu kış da devam ediyor. Süet upuzun çizme ve botlardan ise gözlerimi alamıyorum. Koyu kahverengi olanlarını siyah kıyafetlerle biraraya getirmiş olmaları da gözden kaçmıyor. Çizme ve botların arkalarındaki minik bağcıklar, Viktoryen dönemi hatırlatsa da bu kıyafetlerde, kızların köşegen atkuyruklu saç modellerinde gelecekten bir şeyler de var.
Zaten Lagerfeld de bu koleksiyonu yeninin eskiyle birleşmesi olarak tanımlıyor. Aklıma ‘Blade Runner’ filmindeki muhteşem görüntüsüyle Sean Young geliyor. Kıyafetlerin dikine dikişleri, üzerlerindeki minik pırıltıların tepeden gelen gün ışığının altında yansımaları da her birinin arka plandaki gökdelen görüntülerini andırmasına da yol açıyor.

Haberin Devamı

Muhteşem bir gösteri

Haberin Devamı

Bu gözlüklerin modası geçmez

Haberin Devamı

Güneş gözlüğünü, abuk olmasa kapalı mekânda bile çıkarmak istemeyen bünyem, tabiatıyla yeni model önerilerine de her daim açık. En son edindiğim ‘plus size’ Celine’ler güneşten sadece yüzümü değil neredeyse boynumu da koruyacak büyüklükte. Lakin klasiğin gücü güneş gözlüğü konusunda da beni altediyor. Ray Ban’in pilotlar için yarattığı, ilk modeli Aviator’lar benim için her zaman en cool ve modern tasarımlar... Aviator deyince aklıma ilk gelenler de Robert Redford ve Angelina Jolie oluyor. Bilmem daha öte bir açıklamaya ihtiyaç var mı?!.. Bu kış yine çok tutan ve çok beğendiğim bir başka Ray Ban klasiğinin daha da moda olacağını idrak ettim, o da Jack Nicholson’la özdeşleşen Clubmaster modeli. Özellikle colormatic camlı versiyonları şahane. Bir de bu yaz benden başka herkesin çok abartılı bulduğu, göz altında çerçevesi kesilmiş kedi MiuMiu gözlükleri de çok eğlenceli bulduğumu, insanın bazen her zamanki tarzının dışında şeylere göz kırpmasının çok genç bir tavır olduğunu söyleyerek son vereceğim sözlerime...