Ferhan İstanbullu

Ferhan İstanbullu

ferhanist@gmail.com

Tüm Yazıları

Öğrencilikle işim biteli yıllar oldu. Ama ‘İçimdeki öğrenci’ her sonbaharı yeni bir ders yılı üzerinden idrak etmekten hâlâ vazgeçmedi


Ne kış modası, ne de sonbaharın sakin güneşi; hiçbiri bana kırmızı kalem ve silgi dolu market rafları kadar sonbaharın geldiğini işaret etmiyor. Hâlâ merakla öğrencilerin şimdi hangi kalemleri, çantaları kullandığına bakıyorum. Belli ki öğrenciler arasında ‘olay’, Eastpak çantalar kullanmak. Bir de aynı markanın çeşit çeşit kalem kutularını... Şehrin işlek yerlerinde dolaşıyorum, öğrenciler yeni ders yılı için forma alışverişine çıkmış bile. Benim artık bir genç kız olduğunu idrakta zorlandığım yeğenim dahil. Loafer ayakkabıları, pilili etekleri ve sırt çantalarını neredeyse gelinlik seçiyormuş gibi dikkatle inceliyorlar.

Haberin Devamı

Hayat; bıraktığımız yerden...
Bu haftayla birlikte okullar açılacak, yaz molasının ardından İstanbul trafiğinin eski haline dönmesi birkaç gün bile sürmeyecek. Siz zaten çok yoğun bir tempoda çalışıyor olsanız dahi çocukların, gençlerin sokağa dökülmesiyle sanki dünya daha hızlı dönmeye başlayacak. Sonra yazın şahane meyvelerine hızla veda edeceğiz. Nefis kırmızı elmaları iştahla bekliyorum. Bir de bayramda ziyadesiyle yenildi içildi, elmanın mucizevi kilo verdirme gücüne acil ihtiyacım var!
Kocam, ‘denizden babam çıksa...’ ekolü insanlardan; o yüzden bizim evde nihayet balık mevsiminin başlamasının heyecanı hakim. Benim gibi hamur işi seven bir Rumelili, balıktan filan anlamıyor! Her yıl evvel yaptığımız gibi Kıyıköy’den pek ucuza palamut alıp buzluğa atmak dışında pek akıllıca bir önerim de yok, bu yüzden...

Salı geceleri nihayet eğleneceğiz!
Benim gibi şehir hayatını yaz boyunca ıskalıyor olmaktan sıkılmışlar, iş dönüşü takatin olduğu gecelerde Beyoğlu’na gitme planı yapacak. İstikamet salı geceleri eski Otto. (Mehmet Koryürek bunu yazdığım için muhtemelen bana kızacak). Salon ve Babylon’un açılışlarında New Model Army ve Tindersticks konserlerini de kaçırmamalı. Eski günlerin hatırına. U2 konserine gitmemiş birine biraz konser keyfini çok görmeyin!
Sonra Vedat Milor’un yayıncılıktaki ustam Deniz Alphan ile gittiğini yazdığı Gastroloft’u deneyeceğim. Bir iş yemeği münasebetiyle gittiğim Lokanta Maya’yı ise herkese tavsiye etmeye devam ediyorum. Kasım çocuğuyum ne de olsa, yılın en sevdiğim zamanı geldi; bir sonbahar klasiği olan trençkotumu üstüme geçirip tüm pazarı Tophane’deki Art Walk’la geçirmeye sabırsızlanıyorum. Ve aylardır merakla beklediğim Halil Altındere sergisini görmeye...


En son neler keşfettim?
Cevaplar İstanbul’un moda iletişimi konusunda en yetkin isimlerinden olan Metin Gürsoy’dan geliyor.

-Lady Gaga’nın hiç de bir kenara atılmayacak kadar yetenekli bir müzisyen ve çok güçlü bir show-woman olduğunu gözlerimle gördüm.
-Londra - Islington’daki minik konsept butiklerde son zamanlarda gördüğüm en samimi, güzel ve uygun fiyatlı kıyafetler olduğunu keşfettim.
-Yine Londra Islington’da 341 Upper Street’deki Byron Burger’da şu ana kadar yediğim en lezzetli hamburgerleri keşfettim.
-Kedim Rocco’nun aslında bir orman kedisi olduğu ve evde yaşadığı kadar zaman zaman Sedef Adası’ndaki ormana da salmam gerektiğini öğrendim. (Geri geliyor)
-THY’deki bu gelişmenin aslında sadece vitrin ve gösteriş amaçlı olduğunu, altyapı konusunda bilinçsizce büyük sıkıntılar yaşandığını öğrendim.
-At kılından süper yataklar yapan İsveçli Hestens markasını yaratan ailenin bir buçuk asır önce meşhur Hermès ailesiyle aynı işi - at eğeri - yaparak bu işe başladıklarını ve Hermès’in daha sonra çanta ve seyahat üzerine, Hastens’in ise yatak işine yönlendiklerini öğrendim. Belki de aile büyükleri tanışıyordu:))
-LOVE isimli derginin şu an İngiltere’de moda işini yakından takip edenlerin İncil’i haline geldiğini bizzat gördüm.
- Simay Bülbül’ün erkek arkadaşı Umut Eker’in tasarladığı muhteşem çantaları ben henüz yeni keşfettim.


Bir itiraf
Utanarak söylüyorum; Karamazov Kardeşler için ‘Dostoyevski’nin en iyi romanı’ diye Orhan Pamuk da söylüyor ve ben hâlâ okumadım! Baktım, kocanın kütüphanesinde mevcut; beni bekliyor. Son İngiliz Harper’s Bazaar dergisinde bayıldığım, modanın en şık, en ‘dekadan’ ikililerinden Yves Saint Laurent ve ilham perisi Betty Catraoux’lu sayfaları kesip çerçeveleteceğim bir de. Nişantaşı’nın pahalı ama en iyi çerçevecisi Argos’a danışmakta fayda var.
Çocukluğumun eylül ayları Arı Maya’lı silgiler kadar (sanatçı Melis Ağazat’ın kulakları çınlasın) evde badana zamanını da hatırlatıyor bana. Ucuzundan ve hızlısından bir usta bulup duvarları bembeyaz yapmanın vakti geldi, geçiyor. Tıpkı Nişantaşı’nda Ralli Apartmanı’nda şahane bir mobilya mağazası olan Tayfun Mumcu’nun önerdiği gibi. Bir de “Belki bir gün...” deyip en iyi Uşak halıların nerede satıldığını öğrenmeliyim Tayfun Mumcu’dan... Sonra kalan sağlar bizimdir deyip kuzenleri, yeğenleri toplayıp Sultanahmet’te Yeşil Ev’e çaya gitmeliyim. Dediğim gibi, eski günlerin hatırına.