Feyzi Hepşenkal

Feyzi Hepşenkal

feyzihepsenkal@mynet.com

Tüm Yazıları



Olimpiyatlardan ders çıkarılması gerekiyor. Çünkü olimpiyatlar sadece sporcuların yarıştığı bir organizasyon olmaktan çok daha derin ve önemli unsurları içinde barınıyor.
Bir şehri yönetmekten tutun da, bir ülkeyi yönetmeye ve hatta dünyaya yeni bir şekil vermeye kadar her ciddi işin içinde; olimpiyatlarda olup bitenlerden bir parça var.
Örnekse İzmir.
EXPO’ya talip.
Londra Olimpiyatları, İzmir’deki EXPO ile ilgili görev sahipleri tarafından “alıcı gözle” izlendi mi acaba?
Dün dedim ya...
“Olimpiyat ruhu, yarışma, heyecan.
Hepsine tamam.
Fakat aslında olan, milyarca insan karşısında yapılan ve yaşanan...
Bir güç gösterisi değil mi?”
Şimdi söyleyin:
Biz bu gösterinin neresindeydik?
Eskiden olsa “güreş” derdik:
“Güreşin kralı biziz.”
Ya şimdi?
Çift dalma, danabağı, kafakol, çırpma, ters sarma, salto ve hele künde...
Hasret kaldık hepsine.
Şu “repesaj” uygulaması olmasa, güreşteki tek bronz madalya bile hayal olacaktı!

Londra Olimpiyatları’nda 26 dalda yarışma ve karşılaşma yapıldı.
Bazı ülkeler sadece bir daldaki başarıları ile dünyayı sarstı.
İşte Jamaika.
Elbet kolay değil bir Usain Bolt çıkarmak.
Ya Johan Blake.
Ya Warren Veir.
Ya Shelly-Ann Fraser-Pryce.
Ya Veronica Campbell-Brown.
Onlar da mı istisna?
4 altın, 4 gümüş, 4 bronz madalya aldı “bit kadar” Jamaika.

İşte ders bir:
Türkiye bütün gücünü atletizme verse, bu daldaki 46 altın, 46 gümüş, 46 bronz madalyadan “onda birini” almayı hedeflese; 14 madalya alırdı neticede!
Yani...
Londra’da aldığımız madalyaların “üç misli” neredeyse!
Şimdi gel de merak etme. . .
Spor Bakanı böyle bir hesabı yaptı mı, aklından böyle bir düşünce geçti mi?
Bilmem.
Ama olsaydı söylerdi herhalde!
Ve yarın sıra, başka derslerde...

Haberin Devamı

“Onda bir” yeterdi

Tek karelik viraj!

Hey koca adam

Anılar güzel de, o anıları hüzünlendiren olaylar yaşanınca insan bir tuhaf oluyor.
Celal Arısan’ın yaşadıklarını duyunca, öyle oldu yine.
1970’lerin sonu ve 1980’ler. Karşıyaka’nın basketbolda şaha kalktığı dönemler.
Önce büyüklerimiz vardı sahada.
Sonra yaşıtlarım Şadi Olcay, Osman Savran, Celal Arısan, İlhan Erdem; ardından kardeşlerimiz Tuğrul Taşkıngenç, Murat Aşkın, Birtan Saka, Metin Arısan, Nihat Pala ve diğerleri geldi.
Yıllar geçti.
Herkes büyüdü.
Önce İlhan Erdem’in vefatı ile yıkıldık.
Şimdi de Celal korkuttu bizi.
Neymiş?
Ağrı kesici iğne komplikasyon yapmış, kalbi iki kez durmuş. Doktorlar “Tamam” demiş ama kızı “Devam” diye ısrar edince Celal hayata dönmüş.
Hey koca adam.
Basketbolda böyle bir atış “beş sayı” yazardı.
Yani sen imkânsızı başardın ve Allah da seni Sülin’e, kızına, sevdiklerine bağışladı.
Geçmiş olsun kardeşim.