Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Anayasa Mahkemesi’nin anayasa değişikliğiyle ilgili olarak verdiği son karar öncekiler gibi tartışma konusu oldu.
Dava sonuçlanmadan önce açılan tartışmalar, karardan sonra da devam edecek gibi görünüyor. Tartışmaların odağını Anayasa Mahkemesi’nin yetkileri oluşturuyor.
Yüksek Mahkeme, kamuoyunda yetki tartışmasına yol açan üç konuyu aldığı kararlarla netleştirmiş oldu. Bu konular yürütmeyi durdurma, referandum öncesinde iptal davasını kabul etme ve Anayasa’nın ilk üç maddesi açısından anayasa değişikliklerinin içeriğini denetleme konularıdır.

Yürütmeyi durdurma
Anayasa Mahkemesi’nin yürütmeyi durdurma konusunda yetkili olup olmadığı eski yıllarda tartışılan bir konuydu. Mahkemenin görevleri arasında yürütmeyi durdurma sayılmıyor. Ancak Yüksek Mahkeme aldığı bir kararla bu konuda yetkisi olduğuna hükmetti. Böylece iptal davasıyla birlikte yapılan yürütmeyi durdurma taleplerini de Danıştay gibi karara bağlamaya başladı.
Eğer önüne gelen ve iptali istenen yasaların veya bazı hükümlerinin yürürlüğe girmesi halinde telafisi olanaksız sonuçlar doğurması olası ise Anayasa Mahkemesi yürütmeyi durdurma kararı verebiliyor. Yüksek Mahkeme, kararıyla bu alanın yetkisine girdiğine hükmetti ve tartışmayı kendisi açısından noktaladı.

Referandumdan önce dava
Anayasa Mahkemesi’nin önüne gelen son anayasa değişikliğiyle ilgili yürüyen tartışmalardan biri de, iptal davasının referandumdan önce açılıp açılmayacağı yönündeydi.
Anayasa Mahkemesi ikinci kez referandumdan önce iptal davasını kabul edip karara bağladı. Böylece referandumdan geçmeden önce yasalaşma süreci tamamlanmamıştır, dolayısıyla iptal davasına konu olamaz, tezini geçersiz kılmış oldu.
Yüksek Mahkeme bu alanı da netleştirdi ve referandumdan önce iptal davası açılıp açılamayacağı konusundaki tartışmayı da noktalamış oldu.

Esastan denetleme
Anayasa Mahkemesi’nin yetkisiyle ilgili en çok tartışılan konu ise esastan inceleme konusu. Anayasa’nın 148. maddesi, Anayasa Mahkemesi’nin, anayasa değişikliklerini sadece “şekil yönünden inceler ve denetler” hükmünü taşıyor. Ayrıca bu şekil incelemesinin, “teklif ve oylama çoğunluğu ile ivedilikle görüşülemeyeceği şartına uyulup uyulmadığı” hususlarıyla sınırlı olduğu hükmü de yer alıyor.
Bu hükümler karşısında Anayasa Mahkemesi’nin değişikliğin esasına giremeyeceği; bunun yasama organının yetkisine tecavüz olacağı savunuluyor.
Ancak Anayasa Mahkemesi, Anayasa’nın 4. maddesindeki, “Anayasa’nın 1. maddesindeki devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile 2. maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ve 3. maddesinde hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez” hükmünden hareketle içerik incelemesi ve denetlemesi yapıyor. Son paketle ilgili olarak verdiği iptal kararları da bu yoldan gidilerek verildi.
Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi, daha önceki türban davasında olduğu gibi bu kez de “şekilden içeriğe” girdi ve bir bakıma esastan denetleme yaptı. Bu durumda Yüksek Mahkeme, 4. madde hükmünü bir “şekil şartı” sayarak, konuyu kendi açısından netleştirdi.
Anayasa’daki hükümler değiştikçe, Yüksek Mahkeme’nin bundan sonraki davalarda da bu yolla ilk üç madde açısından içerik denetlemesi yapacağı kesinleşmiş oldu.
Anayasa Mahkemesi’nin kararları kesin ve her kişi ve kurumu bağlayıcı olduğu için mevcut hükümler karşısında, itirazların sonucu değiştirmesi mümkün değil.