Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Türkiye, PKK’yla mücadele konusunda Mesut Barzani’ye yatırım yaptı. Ankara’nın Barzani’yi “tercih” etmesi önemli ölçüde ABD’nin Irak’ı işgalinden sonra ortaya çıkan yeni koşullardan kaynaklandı. ABD’nin desteği ve koruması altında askeri ve siyasi açıdan güçlenen Barzani, Ankara’yı PKK’ya karşı Erbil’le işbirliği arayışlarına yöneltti. Bu sonuç aynı zamanda 1 Mart tezkeresiyle ABD’yle iplerin kopması noktasına gelen Ankara’nın yeniden Washington’la ilişkileri düzeltmesinin bir yolu olarak görüldü.

Gerekçe
2000’li yıllara kadar sınır ötesi operasyonlarla hem PKK’yı hem Barzani’yi baskılayan Ankara, 2003 Mart’ından sonra ABD’yi yeni komşusu olarak buldu. 1 Mart tezkeresini reddeden Ankara’ya karşı, Barzani’yi arkalayan ABD, PKK’ya karşı bir girişimde bulunmadı. Türkiye’nin taleplerini istediği zaman çalıştırdığı “istihbarat paylaşımı” düzeyinde tutmakla yetindi.
Bu koşullarda Türkiye, Barzani’yle yakınlaşma politikasına yöneldi. Bu yöneliş bölgenin ekonomik olarak kalkınması, Türkiye için yatırım ve ticaret alanı olarak görülmesi, Barzani ile iyi ilişkiler geliştirilmesi ve hatta zaman zaman buraların “hamiliği bize kalacak” teziyle gerekçelendirildi.

“Kuzey Suriye” kavramı
Suriye’de Esad’ın bölgeyi terk etmesi sonrasında ortaya çıkan Barzani, PKK ve PYD, Türkiye sınırındaki bölgenin yönetimini bir koalisyon olarak devraldılar. Ortaya “Kuzey Irak” gibi bir de “Kuzey Suriye” gerçeği çıktı.
Başbakan Tayyip Erdoğan dün Londra’ya hareketinden önce “Kuzey Suriye” kavramını kullanarak, bu algının en üst düzeyde de var olduğunu gösterdi.

Davutoğlu ne diyecek?
Ankara, Silvan saldırısı ve Oslo görüşmelerinin boşa çıkmasıyla, PKK’nın Kandil’den indirilmesi konusunda umudunu yine Barzani’ye bağladı. Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, Barzani yönetiminin Kandil ile temasta olduğunu, dağdan indirilmesi dahil her şeyin görüşüldüğünü bile açıkladı.
Başbakan Erdoğan, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun en geç çarşamba gününe kadar Kuzey Irak’a gideceğini ve Barzani’yle görüşeceğini açıkladı. Sorular üzerine Davutoğlu’nun Barzani’ye ne diyeceğini de duyurdu.
Başbakan Erdoğan’ın verdiği bilgiye göre Davutoğlu, Barzani’ye “Size duyduğumuz güvenin zedelenmesini istemiyorsanız (Kuzey Suriye’de) yanlış adımlar atılmasına engel olun” mesajı verecek. Bu ziyaretin ve “güven zedelenmesi” uyarısının nedeni ise Barzani’nin, “Suriyeli gençleri eğittik Kuzey Suriye’de güvenliği sağlayacaklar” açıklamasıydı. Ayrıca, PKK’nın Suriye’deki uzantısı PYD’nin etkin biçimde içinde yer aldığı bir “Suriye Kürt Ulusal Konseyi” kurulmasına öncülük etmesiydi.
Erdoğan, “Suriye Ulusal Konseyi”ne desteğini tekrarladı ama “Suriye Kürt Ulusal Konseyi”ni kabul etmediğini de açıkladı.
Bu tutum Barzani’ye iletilecekti.

“Kuzey Suriye” de Barzani’ye
Ankara, Öcalan ve PKK’yı etkisizleştirmek için Barzani’yi uzun bir süreden beri destekliyor.
Ankara’dan yapılan açıklamalar gösteriyor ki Ankara, sadece PKK’nın Kandil’den indirilmesi konusunda değil Kuzey Suriye’nin kontrol edilmesi konusunda da umudunu Barzani’ye bağlamış durumda.Barzani bir taraftan PKK’yı Kandil’den indirecek, onları Kuzey Irak’ta kontrol altına alacak ve aynı zamanda Kuzey Suriye’ye de hakim olacak... Bu durum Ankara’nın, Barzani’ye çok fazla önem atfettiğini ve çok yüksek beklentiye girdiğini gösteriyor ki, bu hem Barzani’nin askeri ve siyasi güç ve kabiliyetini aşıyor hem de nihai hedefiyle çelişiyor.

“Akdeniz’e açılma planı”
Suriye’nin parçalanması halinde kuzeyinde PKK kontrolünde bir alan oluşacağını ve bu alanın da Kuzey Irak’tan Akdeniz’e doğru uzanan bir Kürt koridoru anlamına geleceğine daha önce birkaç kez değinmiştim. Başbakan Erdoğan dün, Kuzey Suriye’deki gelişmeleri değerlendirirken, “Kuzey Irak’ın Akdeniz’e açılma planı” olabileceğinden söz etti.
Tabii, bu açılma planı sadece PKK’nın değil aynı zamanda Barzani’nin de hedefi.
Barzani-PKK-PYD koalisyonu Kuzey Suriye’yi egemenliği altına alırsa, hem Büyük Kürdistan hedefi yolunda önemli bir adım daha atılmış hem de denize ulaşarak karaya sıkışmış devletin yaşam olanakları artmış olacak.

Tarihi süreç
Tarihi süreç Barzani ve Öcalan’ın Büyük Kürdistan umudunu artıracak bir konjonktürde seyrediyor. Barzani ve PKK arasındaki hakimiyet ve liderlik mücadelesi bulunsa da sonuçta uzlaşabilecekleri bir ortak hedef söz konusu. Bu itibarla Ankara politikasını Barzani-PKK arasındaki iç çekişmeyi esas alarak belirler ve umudunu sadece Barzani’ye bağlarsa, hayal kırıklığına uğrayabilir.
Bölgede ABD’yle Türkiye’nin amaçları arasında uyum olmadığı gerçeği de anımsanırsa, Ankara’nın
ABD-Barzani cephesine çok daha temkinli yaklaşması gerektiği görülür.
Ankara caydırıcılık konusunda önce kendi stratejik önemini, güç ve olanaklarını esas alarak hesap yapmalı ve ulusal politikalar belirlemelidir.