Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Davos’ta yaptığı çıkışın nedenlerine geçmeden önce bir bilgiyi aktarayım.
Başbakan Erdoğan’ın bu panele böyle bir çıkış yapmayı planlayarak gittiği iddiası doğru değil. Bilgiler aksi yönde.

İsrail’e iletilen mesaj

Diplomatik kaynaklara göre, panel öncesinde Türk ve İsrailli yetkililer arasında görüşmeler yapıldı. İsrail tarafına panelde Başbakan Erdoğan’ın Gazze olayıyla ilgili olarak daha önce Türkiye’de yaptığı açıklamalardan farklı bir söylem içinde olmayacağı iletildi. İsrail Cumhurbaşkanı Peres’in ise, Gazze’de ölen siviller ve özellikle de çocuklar için üzüntü bildirmesinin gerginliğin düşmesine, barış ortamı oluşturulmasına önemli katkılarda bulunacağı yansıtıldı. Ancak Peres, tam aksi bir konuşmayla ortamı daha gerdi.
Peres’in Türkiye’yi suçlar gibi konuşması ve Erdoğan’a karşı sesini yükseltmesi, moderatörün kötü yönetimi ve müdahalesi nedeniyle Başbakan tepki verdi.
Başbakan Erdoğan’ın çevresinden edindiğim izlenime göre, Davos çıkışı iki önemli nedene bağlanıyor:

Bosna gibi

1- İnsani boyut: Başbakan’ın söylemi ve tavrı Gazze’de yaşanan facianın insani boyutunun bir gereğiydi. Türkiye’nin Bosna katliamına karşı Milesoviç’e, Kürtlere uyguladığı zulüm nedeniyle Saddam’a nasıl karşı çıktıysa, Başbakan Erdoğan’ın Gazze’de yaşananlara karşı İsrail’e karşı çıkması tarihi bir sorumluluktu.
2- Türkiye’nin onuru: O koltukta oturan Erdoğan’ın şahsında Türkiye Cumhuriyeti’ydi. Kimsenin, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’na böyle hitap etmesine izin verilmesi söz konusu olamazdı. Başbakan Erdoğan, Türkiye Cumhuriyeti’ni temsil ettiğinin bilinci ve sorumluluğuyla tepki göstererek, buna izin vermedi. Kim olursa olsun hiç kimse Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’na karşı parmak sallayarak konuşamaz ve hakaret edemezdi. Kimse Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’nın elini, kolunu, omuzunu tutarak konuşamazdı.

Türkiye’siz oyun olmaz

Başbakan Erdoğan, bu tepkisi nedeniyle geleceğe yönelik endişe besliyor mu? Bu sorunun yanıtı da yine Başbakan’ın çevresinden aldığım izlenime göre, “Hayır. Bir endişesi yok” biçiminde.
Aksine, Ankara’da hâkim hava, Ortadoğu’da “Türkiye’siz oyun kurulamayacağı” yönünde. Türkiye’nin İsrail’e karşı konulan tavır nedeniyle, Türk-İsrail, Türk-Amerikan ilişkilerinin geleceği konusunda bir kaygı taşınmıyor. Yansıtılan yaklaşım, “Türkiye herhangi bir ülkenin desteğiyle ayakta duruyor değil. Eğer duyulması gereken bir endişe varsa, o da, biz Türkiye’yi kaybedersek ne olur, diye duyulması gereken kaygıdır” diye özetlenebilir.

Hamas-PKK benzetmesi

Başbakan Erdoğan’ın Hamas’ın seçim başarısına ve Filistin halkının iradesine saygı gösterilmesi söylemi karşısında, PKK konusunda benzeri bir öneriyle karşılaşması etkili olabilir mi?
Bu soruya verilen yanıt da, “Bu düşünce kimsenin zihninin ucundan bile geçemez” şeklinde.
Başbakan Erdoğan’ın çevresinden aldığım izlenime göre, İsrail ile Türkiye’nin, Hamas ile PKK’nın karşılaştırılması mümkün bile değil.
Türk-Kürt ilişkisi ile İsrailli-Filistinli ilişkisi karşılaştırılmayacak kadar farklıdır. Türkiye’nin işgal ettiği bir yer yoktur. Gazze, İsrail’in işgali altındadır. Uluslararası hukuk açısından da bu böyledir.

Ecevit de yapardı

Başbakan Erdoğan’ın gösterdiği tepkinin haklılığı konusunda büyük çoğunluk görüş birliği içinde. Türkiye geçmişte de benzer tepkiler vermiş bir ülke. Örneğin, rahmetli Bülent Ecevit de İsrail’in Filistin saldırıları karşısında en sert tepkileri vermişti. Davos’taki panelde Ecevit de belki farklı bir üslupla ama aynı sertlikte mutlaka tepki verirdi.