Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Türkiye’nin sakınması gereken en önemli tehlikenin, açılım sürecinin bir “Türk-Kürt” çatışmasına doğru sürüklenmesi ve bunun toplumsal yaşama yansımasıdır. Bu yönde en küçük bir kıvılcımın bile ciddiye alınması, üzerine körükle gidilmemesi, hemen söndürülmesi gerektiğine çok kez dikkat çekmiştik.
Bazı il ve ilçelerde küçük de olsa gerginlik yaşandığında, ülkeyi ve süreci yönetenlerin çok dikkatli olması gerektiği üzerinde durmuştuk.

Tehlike çanları
Maalesef son günlerde bu yönde kötü haberler geliyor. Sonuncusu, bayramdan bir gün önce Çanakkale’nin Bayramiç ilçesinden geldi.
İki Kürt kökenli genç ile askerden izinli gelen iki genç arasındaki münakaşa büyüdü. Polise direndiği belirtilen iki Kürt kökenli genç gözaltına alındı. Ancak olay bundan sonra daha büyüdü. Karakolun önünde toplanan 2 bin 500 kişilik bir grup sloganlar attı. Gözaltına alınan iki Kürt kökenli genci protesto ettiler. Polis kalabalığı dağıtmakta yetersiz kaldı. Askerden yardım istedi.
Bayramiç Kaymakamı Şahin Aslan ve Belediye Başkan Yardımcısı Ergün Tüzgen kalabalığı sağduyuya davet etti. Ancak kalabalık sakinleşmedi ve Kürt kökenli vatandaşların oturduğu evlere taşlı saldırıda bulundu.
Bu, aylardır yaşanan gerginliğin günlük yaşama yansıması, “Türk-Kürt” karşıtlığına dönüşmesi bağlamında çok üzücü ve çok düşündürücü bir olaydır. Türkiye’yi bekleyen en büyük tehlike bu tür olaylardır.
Ülkeyi ve açılım sürecini yönetenlerin Bayramiç’te çalan tehlike çanlarına kulaklarını tıkamamaları gerekir.

Çanakkale Valisi’nin yaklaşımı
Olayları yatıştırmak amacıyla ilçeye gelen Çanakkale Valisi Abdülkadir Atalık da iyi niyetle vatandaşları yatıştırmaya çalıştı. Valinin bu iyi niyetli yaklaşımında kullandığı hoşgörü söylemi bile sürecin nasıl etkili olduğunu gösteriyor. Vali Atalık, “Osmanlı toplumunda azınlıklara gösterilen hoşgörüden örnek almamız gerekir. Bayramiç’te yaşayan 3-5 Kürt ailesini barındırmayacak mıyız?” diyor.
Bu sözler bile sorunun ulaştığı boyutu gösteriyor. Bir kentte yaşayan vatandaşlarımızı etnik kökenine veya inancına göre çoğunluk-azınlık diye ayırmaya başladığınızda tehlike büyümüş demektir. PKK-DTP çizgisinin siyasi haklar, grup hakları, özerklik politikaları, adı konmamış “azınlık” taleplerinin toplumu sürükleyeceği tehlike budur.
Atatürk, bu devleti kuran Anadolu halkından, ayrısı gayrısı, çoğunluğu azınlığı olmayan bir millet yaratmak için yola koyuldu. Büyük ölçüde de başarılı oldu. Şimdi ise yeni azınlıklar yaratılmaya çalışılıyor.

Yönetim hataları
Bayramiç’te uç veren sorunda, açılım sürecinde yapılan hataların payının olduğunu da kabul etmek gerekir. Hem hükümet hem DTP sürecin yönetiminde hatalı yöntemler izlediler.
Habur’dan yapılan “kahramanlar” girişi, özel mahkemeler, DTP’nin İzmir çıkarması, kullanılan söylem, şehit ailelerine yapılan muamele toplumda gerginliği artıran faktörler oldu.

Politik psikoloji
Liderlerin söylem ve eylemlerini politik psikoloji açısından gözden geçirmelerinde büyük fayda var. Sözlerinin, attıkları adımların toplumu nasıl etkileyeceğini hesaplamaları, sorumlulukla hareket etmeleri çok önemli.
Bayramiç’te yaşananlar bu süreci yönetenlerin almaları gereken çok önemli derslerle dolu.