Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Şöyle olsaydı kötü mü olurdu: Başbakan Erdoğan dahil tüm siyasi parti liderleri ellerine karanfiller alsalar, işçilerle ve işçi liderleriyle kol kola girseler ve Taksim’e birlikte yürüselerdi...
Anıta çelenk koyup 1 Mayıs 1977’de, o “kanlı 1 Mayıs”ta yaşamlarını yitiren işçileri ansalardı...
O karanlık günü lanetleselerdi...
İşçilerle halay çekseler, türkü, şarkı söyleselerdi...
1 Mayıs’ı bayram gibi kutlasalardı...
Ne olurdu?
O günü hazırlayanlara karşı sağlam bir duruş olurdu. Demokrasinin, özgürlüğün, örgütlü toplumun karanlığa bir cevabı olurdu. Taksim Meydanı’na 30 yıldır çöken hüzün biraz olsun hafiflerdi.

Korku ve yasak
Ama tam aksine, 1 Mayıs bir restleşmeye dönüştü. Hükümet ile sendikalar uzlaşmaya varamadı.
Neden?
Başbakan Erdoğan ile ilgili bakanlar ve İstanbul Valisi arka arkaya çıkıp işçilerin Taksim’e girmelerine izin vermeyeceklerini açıkladılar.
Hem de çok ağır ifadelerle...
Başbakan Erdoğan, “Ayaklar baş olursa...” dedi.
Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin, “Bu bir başkaldırıdır” diyecek kadar işi büyüttü.
İçişleri Bakanı Beşir Atalay, Taksim Meydanı’nın giriş ve çıkışının kontrol edilmesinin çok zor olduğunu söyledi.
Sendikalar da, “Madem öyle, biz de 500 bin işçiyle Taksim’e çıkarız” karşılığını verdiler.
Bu korku neden?
Neden 1 Mayıs’a 12 Eylül öncesi korkularla bakılıyor?
Kanlı 1 Mayıs’tan işçiler veya Taksim Meydanı sorumlu değildi ki...
1 Mayıs’ın üzerindeki bu korku yasaklarla kaldırılamaz. Aksine, korkuyu, endişeyi, vehimi besler, büyütür.
12 Eylül öncesine, 1 Mayıs 1977 provokasyonuna verilecek yanıt Taksim’i yasaklamak olmamalıydı. Aksine, cevap Taksim’de işçilerle birlikte verilmeliydi.
Hükümet böyle bir yaklaşım gösterseydi, 1 Mayıs gerçek bir bayrama dönüşebilirdi. Halk oyunlarıyla, davul-zurnasıyla, sanatçılarıyla, şarkılarla, türkülerle işbirliği ve barış içinde kutlanabilirdi.

Provokasyon riski
Yasak kararının provokasyon korkusundan kaynaklandığı anlaşılıyor.
Ya olay çıkarsa, ya kanlı 1 Mayıs gibi provokasyonlar yaşanırsa endişesi...
Provokasyon riski sadece Taksim için geçerli değil ki. Diğer meydanlar için de bu risk her zaman var. Önemli olan, alınacak önlemler, sendika yöneticilerinin sorumlu tutumlarıyla bu riski en aza indirmek, ortadan kaldırmak. Bunu sağlamak da önce hükümetin görevi.
Önlem sadece yasaklamak değildir.
İstihbaratıyla, meydana girişin kontrol edilmesiyle, sendikalarla işbirliğine yönelerek, 1 Mayıs Taksim’de özgür biçimde kutlanabilirdi.
Taksim travması böyle silinebilirdi.
Kimsenin burnu kanamasın diye el ele, kol kola güvenli bir kutlama yapılabilirdi.
İnada hiç gerek yoktu...
Yılların sendikalarına illegal örgüt muamelesi yapmak yanlış, çok yanlış oldu.
1 Mayıs’ı Taksim’de kutlamadan, “kanlı 1 Mayıs” korkusunu atmak, yarattığı travmadan kurtulmak mümkün olmayacak...
Bırakın işçiler 1 Mayıs’ı Taksim’de kutlasınlar, “kanlı 1 Mayıs”ı yerinde lanetlesin, mahkûm etsinler.