Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

PKK’nın ve dolayısıyla BDP’nin Suriye’deki olaylardan beklediği sonuç, Kuzey Suriye’de bir “Özerk Kürt Bölgesi”nin ortaya çıkmasıdır.
BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, Taraf’ta Neşe Düzel’le yaptığı söyleşide, Türkiye’yi (Güneydoğu’yu) şimdilik dışarıda bırakarak büyük Kürdistan sınırını şöyle çiziyor:
“Türkiye’yi dahil ederek konuşmuyorum ama... Yüzyıl önce İngiltere’nin öncülüğünde zoraki dayatmayla, cetvelle çizilen sınırlar, bugün çatlamış durumda. Bugün artık bağımsızlığını ilk fırsatta ilan edebilecek bir Irak Kürdistan’ı var. Suriye’de özerk bir Kürdistan oluşması imkânı var... Irak üçe bölünürse sınırlar yeniden çizilecek demektir. Suriye’de bir Kürdistan bölgesi resmiyet kazanabilir. Sahip olduğu siyasi statü ve haklar, ayrı bir konu ama şu anda zaten İran’da bir Kürdistan eyaleti var. Sonuç olarak neredeyse Iğdır’dan Hatay’a kadar, Türkiye’nin tüm güney sınırları resmi olarak Kürdistan olacak.”

Geriye kalıyor dördüncü parça
Demirtaş, bu öngörüsüyle “Büyük Kürdistan” projesinin, “üç parçası”nı bir araya getirmiş oluyor; geriye kalıyor “dördüncü” parça...
Dördüncü parça, Türkiye’nin Güneydoğu’su...
“Şimdilik” dördüncü parçayı katmıyor. Bunun nedeni henüz Güneydoğu için, “Özerk Kürt Bölgesi” statüsü aşamasına geçilmemiş olması.
Bu nedenle de “üç parçayı” birbirine çattıktan sonra Ankara’ya şunu söylüyor:
“O zaman işte Türkiye’nin şapkasını önüne koyup, ‘Ben kendi Kürtlerimle nasıl barışırım’ demesi lazım.”
BDP’nin “barıştan” ne anladığı biliniyor: Güneydoğu’ya özerklik verilmesi...
Yeni anayasadan bekledikleri bu... Peki bu olmazsa sorusuna da şu yanıtı veriyor:
“Bir müddet sonra bu iş BDP’yi aşar. Tayyip Erdoğan’ı da aşar. Bölgedeki dengeler hangi halkı nereye sürükler, etnik ve mezhep savaşları gibi riskli meseleler ne getirir, ne götürür kestirmek lazım. Bu yüzden hükümetin acilen bir Kürt barış planı oluşturması ve Türkiye’nin Kürtlerini tatmin edecek bir çözümü acilen getirmesi lazım.”
Demirtaş’ın üstü örtülü verdiği mesaj, “özerkliği tanımazsanız siz bilirsiniz” mesajıdır.

Arzu edilen nihai sınır
Abdullah Öcalan’ın savunmalarında, Mesud Barzani’nin son dönemlerde daha sık dile getirdiği gibi Büyük Kürdistan ideali, dört ülkedeki (Türkiye-Irak-İran-Suriye) dört parçayı birleştirme projesidir.
BDP’nin yeni anayasa çalışmaları nedeniyle gündemde tuttuğu Güneydoğu’ya özerklik verilmesi talebi nihai hedefteki bir aşamadır. Tıpkı Kuzey Irak’ta olduğu gibi...
Dört ülkeden koparılacak dört parçanın birleşmesiyle kurulacak bağımsız büyük Kürdistan devleti, İmralı’daki Öcalan’ın da, Kuzey Irak yönetimi ve KDP lideri Mesud Barzani’nin de, ABD tarafından Irak Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturtulan KYB lideri Celal Talabani’nin de, PKK’nın İran, Irak ve Suriye’de kurduğu uzantısı konumundaki partilerin de ortak hedefidir.
Demirtaş’ın, “Türkiye’yi dahil etmiyorum ama” diyerek diğer üç ülkeden Türkiye’ye boydan boya çizdiği Kürdistan sınırının dayanması arzu edilen nihai çizgisi Sivas-Mersin hattıdır.

KCK çatısı
Öcalan’ın, “demokratik konfederal çözüm” dediği bu dört parçanın başlangıçta federal bir yapıyla yönetilmesidir. KCK da bu yönetimi üstlenecek, “çatı devlet” projesidir. Uzun vadeli hedefin de bu yapının bir Kürt ulus devletine dönüştürülmesidir.

Buraya nasıl gelindi?
Mesud Barzani’nin babası Molla Mustafa Barzani’nin bir Sovyetler’e, bir ABD’ye yanaşarak ama CENTO’lu yıllarda ABD’nin de desteklediği Ankara-Tahran-Bağdat ittifakıyla baskılandığı tarihi süreci anlatmak köşe yazısının boyutlarına sığmaz.
Sovyetler Birliği’nin dağıldığı aynı yıl içinde (1991) Körfez Savaşı sonrasında 36. paralelin kuzeyinin Bağdat yönetiminden koparıldığı ve Türkiye’ye konuşlanan Çekiç Güç korumasına alındığı, PKK’nın da bu bölgede derin yaşama alanı bularak Türkiye’ye karşı eylem gücü ve yeteneğini geliştirdiği; 2003’te ABD’nin Irak’ı işgaliyle Kuzey Irak’ta devletleşme sürecinin hızlandığı, aynı süreçte PKK’nın Güneydoğu’da siyasi ve idari bir coğrafya yarattığı unutulmamalıdır.
Bu sürecin Türkiye’ye hiçbir ulusal fayda sağlamadığı ortadadır.
Ankara, bölgede yaşananlara bu açıdan da bakmalı, karşılaştığı sorunun niteliğini, gerçek boyutlarını ve yol açabileceği gelişmeleri gözden kaçırmamalıdır.