CHPnin bu dönemde ağır sorumlulukları var. Meclise girebilmiş ikinci parti olarak anamuhalefet görevini yürütüyor. Ancak, bu görevin sadece CHPyi değil, destekledikleri partiler yüzde 10luk ülke barajını aşamadığı için dışarıda kalmış seçmenlerin ve toplum kesimlerini kapsıyor. CHP, Mecliste onların muhalefetini de temsil etmek durumunda...Bu açıdan bakıldığında CHPnin kendi içinde mücadeleye yer vermemesi, bir tek kişinin bile partiden uzaklaşmasına izin vermemesi gerekir. Bu sorumluluk parti yönetiminin kucaklayıcı, partiyi genişletici bir politika izlemesini zorunlu kılıyor. Sesini Mecliste duyuramayan yüzde 40ın üzerindeki seçmen kitlesinin CHPden beklentileri dikkate alınırsa, CHP yönetiminin, tüzük kavgalarıyla, iç mücadeleyle geçirecek zamanı olmadığı çok daha iyi anlaşılır.CHP lideri Baykalın da bu sorumluluğu gördüğüne kuşku yok. Buna karşın, tüzük değişikliğiyle parti içi muhalefet istemediğini ortaya koyması başka bir sorumluluk daha doğuruyor. Baykal, yönetimi bu girişimde bulunurken, yaklaşan yerel seçimlere uyumlu bir yönetim kadrosuyla hazırlanmayı gerekçe gösterdi. Daha uyumlu bir parti yönetiminin partiyi seçimlere daha iyi hazırlayacağını, seçimlerde daha iyi sonuç alınması için bunun gerekli olduğu savlandı.Bu durumda Mart 2004te yapılacak yerel seçimlerde CHPnin başarılı olması beklentisi daha artacaktır. Tüzük değişikliğiyle istediği düzenlemeyi yapan Baykal yönetiminin başarı ölçüsü yerel seçimlerde alacağı sonuç olacaktır.Yönetim bu değişiklikle yerel seçimlerde başarıya mahkum konuma gelmiştir. Başarısızlık halinde yönetime dönük gerekçe CHPlilerce kabul görmeyecektir.Kurultay sonuçları Baykal yönetiminin sorumluluğunu artırmış durumdadır. fbila@milliyet.com.tr CHP kurultayı Genel Başkan Deniz Baykalın hakimiyetiyle sonuçlandı. Baykalın tüzük değişikliği önerileri sert tartışmalar ve çekişmeler sonucunda istediği gibi gerçekleşti. Ancak, Baykalın bir dirençle karşılaştığını da kaydetmek gerekli. Belki oylama kapalı yapılmış olsaydı bu direnç daha yüksek de çıkabilirdi. Değişikliğe karşı çıkanların yaklaşımı, blok liste ve genel başkan adaylığı için asgari imza sayısının 262ye çıkarılmasının demokratik olmadığı yolunda. Genel başkanlık müessesesinin ciddiyeti açısından aday olabilmek için belli sayıda delegenin imza vermesini aramak, bu kadar yüksek olmasa da, anlayışla karşılanabilir. Buna karşın blok liste uygulamasının delege tercihlerinin yansımasını zorlaştıracağı ve kayden liste açısından bir anlamda devre dışı kalma sonucu doğuracağı açık.