Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Irak Devlet Başkanı Talabani’nin, PKK’nın tasfiyesi için dört aşamalı bir plandan söz etmesi, dikkatleri bu yöne çevirdi.
Kuzey Irak’taki Bölgesel Kürt Yönetimi’nin Başkanı Barzani de bu konuda Türkiye ile bir yakınlaşma içinde olduklarını ifade ederek, ortak bir çalışmanın yürütüldüğü izlenimi verdi.
Başbakan Erdoğan da Irak Başbakanı Maliki’nin ziyaretinden sonra gazetecilerin sorusunu yanıtlarken, PKK ile mücadele konusunda Irak yönetimiyle en küçük bir sorun olmadığını söyledi.
Talabani’nin “Dağdakiler cezaevine değil evlerine dönmeli” açıklaması ayrıca merak uyandırdı.
Ankara’nın tutumu nedir? Bu planın neresinde duruyor? Talabani’nin ima ettiği gibi, dağdaki PKK’lılar için bir af söz konusu mu?
Bu soruları dün Başbakan Yardımcısı ve Terörle Mücadele Yüksek Kurulu Başkanı Cemil Çiçek’e yönelttim. Şu yanıtı verdi:

‘Af yok’
“Önce şunu belirteyim ki, bizim gündemimizde af yok. Son günlerde gündeme gelen gelişmeler hükümetimizin uzun süreden beri PKK’nın tasfiyesi konusunda yürüttüğü yoğun diplomasinin bir sonucudur. Biz, Irak yönetimiyle de o yönetimin içinde Irak Anayasası’na göre yer alan diğer ilgililerle de ABD ile bu konuyu sürekli konuşuyoruz. Birinci talebimiz, PKK’nın tasfiye edilmesi, etkisiz hale getirilmesidir. Ancak bunun bir af düzenlemesiyle yapılması söz konusu değildir.”

‘Türkiye’nin talepleri’
“Bizim, Irak’a da ABD’ye de söylediğimiz şudur: Terörle mücadele konusunda görüş birliği olduğuna göre ve PKK da Kuzey Irak’ta üslenip saldırdığına göre, bunu tasfiye edin. Etkisiz hale getirin. Getiremiyorsanız, birlikte getirelim. O da olmuyorsa biz yapalım. Gündeme gelen gelişmeler bizim bu çerçevedeki yoğun çabalarımızın sonucudur.”
‘Etkin pişmanlık nelerine yetmiyor?’
Çiçek, Türk Ceza Yasası’nın etkin pişmanlığı düzenleyen 221. maddesinin dağdan inmek için yeterli olduğunu da savundu ve şöyle dedi:
“Bizim af düzenlemesi gibi bir düşüncemiz yok. Türk Ceza Kanunu’nun 221. maddesi var. Etkin pişmanlığı düzenliyor. Batı hukukunda da olan bir düzenlemelidir. Birkaç savcılıktan bile aldığımız bilgi, 350-400 örgüt üyesinin bu maddeden istifade ettiği yönündedir. Bu madde hükmü kimin, neyine yetmiyor? Sadece örgüt üyesi olmak suçunu işlemiş olanlar bu maddeden istifade ederek serbest kalıyorlar. Bu aslında dağdan inmek için yeterli bir maddedir.”

‘Talabani iletebilir’
Çiçek, bu maddenin uygulanmasıyla ilgili olarak da iki sorundan şöyle söz etti:
“1- 221. maddeden dağdakinin haberi yok.
2- Dağdaki örgüt yöneticisi kadro, örgüt üyelerini bir bakıma rehin tutuyor.
Belki dağdakiler bu maddeden bilgi sahibi olsa inmek için daha çok çaba gösterecekler. Bu maddenin bir şekilde dağdakilere iletilmesi lazım. Bunlar Kuzey Irak’ta. Kim iletebilir? Ben, Talabani Ankara’ya geldiğinde havaalanından ikametgâhına kadar 221. maddeyi anlattım. ‘Biz bunu bilmiyorduk’ dedi. Evet, bilmiyorlar. Dağdakiler de bilmiyor. Dağdakilere Talabani yönetimi iletebilir. Ben de bu amaçla anlattım zaten kendisine.”

‘Üçte biri yabancı’
Çiçek, yeni düzenleme tartışmasıyla ilgili şu değerlendirmeyi de yaptı:
“Zaten 221. madde var. Yeni düzenleme deniliyor. Şu anda örgütün üçte biri yabancı uyruklu. Suriye’den, diğer ülkelerden var. Üçte birlik bir oran da 1800 civarında örgüt üyesi demektir. Bunlar bizim yapacağımız yasal düzenlemelerin dışında. Düzenleme yapsanız da 1800’ü zaten dışında kalacak. Ama Türk vatandaşı olanların çoğunun da eylemli suça karıştıklarını sanmıyorum. Çoğu dağa yeni çıkmışlar. Terör örgütüne üye olmak dışında ekseriyeti henüz suç işlememiş durumda. İşte bunlar 221. maddeden yararlanarak dağdan inebilirler.”

‘Söyleyen Baykal olmasaydı’
Çiçek, CHP lideri Baykal’ın, “Talabani üzerinden PKK’nın talepleri görüşülüyor” sözlerine ise şu karşılığı verdi:
“PKK ile doğrudan veya dolaylı bir görüşme söz konusu bile olamaz. Bunu söyleyen Sayın Baykal olmasa daha ağır yanıt verirdim. Ama Sayın Baykal’a saygım var. Bu tür beyanlar eksi 15 derecede nöbet bekleyen, teröristle mücadele eden personelimizi olumsuz etkiler. Terörle mücadele her şeyden önce moral işidir.”

‘Baykal isteseydi’
“Sayın Baykal isteseydi bizzat ben kendisine bilgi verirdim. Bu beyanı vermeden önce bizden bilgi istese, ‘böyle bir şey var mı’ diye sorsa, belki bu beyanı vermeye ihtiyaç duymayacak. ‘Sadece bir endişem var’ diyerek bu konularda bilgi almadan beyanda bulunmasa daha iyi olurdu.”