Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın bir ay boyunca yürüttüğü çalışmanın sonuçları, önceki gün, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın başkanlık ettiği ve Genelkurmay Başkanı, MGK üyesi bakanlar ve komutanların katıldığı zirvede ele alındı. Süreç devam edecek.
Bu arada son günlerde DTP’nin kullandığı söylem, hükümetle makası giderek açıyor. 1 Eylül’de Diyarbakır’da yapılan mitingde dile getirilen görüşler, DTP lideri Ahmet Türk’ün ısrarla Abdullah Öcalan’ı adres göstermesi, silahlı tehdit içeren ifadeler, Aysel Tuğluk’un “Ayrılmayı tartışabiliriz” sözleri, hükümet nezdinde “makul olmayan” bir yaklaşım...
Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek’le dün, bir aylık süreci ve gelinen noktayı konuştum. Çiçek, DTP lideri Türk ve diğer sözcülerin söylemini şöyle değerlendirdi:

“Ya hayır söyle, ya sus”
“Çok zor, çok hassas bir konuyu konuşuyoruz. Herkesin sorumluluğunu bilmesi lazım. Kelimelerini ona göre seçmesi lazım. Ben de mitinglerdeki Ahmet Türk’ün, diğer DTP’lilerin konuşmalarını izledim. Söyleyeceğim şudur: Anadolu’da çok güzel bir söz vardır, şöyle derler: ‘Ya hayır söyle, ya sus’. Manası açık; eğer hayır söylemiyorsan, susman daha iyidir. Hepimiz bu hassas konuda çok dikkatli olmalıyız. Ben ağzımdan çıkacak kelimeleri dikkatle seçiyorum. Herkesin bu dikkati göstermesi gerekir.”

Öcalan muhatap değil
Çiçek’e, Türk’ün “DTP’nin gücü bir yere kadar, Öcalan muhatap alınmalı” biçiminde özetlenebilecek sözlerini anımsattığımda şu yorumu yaptı:
“Bu konuda Sayın Başbakan, Sayın İçişleri Bakanı, Sayın Genelkurmay Başkanı gayet açık konuştular. Asla muhatap değildir. Bu konuda Ahmet Türk söyleyeceğini söylüyor, söyleyecek de. Eğer Türk söylemeyecekse bir anlamı yok.”

‘CHP’den katkı bekliyoruz’
Çiçek, “Kürt açılımı” olarak başlayan, sonradan Başbakan tarafından “Milli Birlik Projesi” olarak anılan süreçte CHP’den katkı beklediklerini de vurguladı. Çiçek, bu konunun hayati bir önem taşıdığını belirterek şu değerlendirmeyi yaptı:
“Bu Türkiye’nin bir sorunu. Bizden evvel başlayan, tarihi derinliği olan bir sorun. Herkesin katkısına ihtiyaç var. CHP’nin de katkı vermesini arzu ediyoruz. Geçen dönem AB yasaları konusunda CHP katkı verdi. Ben de bunu her yerde söyledim. Birlikte çalıştık. Bu konu belki AB konusunda çok daha önemli. Böyle bir konuda da ana muhalefet partisi olarak CHP’nin katkısını istiyoruz. CHP’nin bu konuda düşünceleri olduğunu biliyoruz. 1989’da, 1999’da rapor hazırladılar. Biz nasıl olsa hazırladıkları raporları biliyoruz, okuduk deyip geçmiyoruz. Aradan 10 sene daha geçti. Demek ki CHP on yılda bir bu konuda çalışmış, rapor hazırlama ihtiyacı duymuş. Bugün 2009’dayız. On yıl daha geçmiş. CHP’nin katkısı bizim arzumuzdur. Eğer mesele yöntem ise onu halletmek kolay. Önemli olan, işin esasıdır. Temas için yöntem bulunur. Sayın Başbakan da açık olduğunu ifade etmişti. Bunun için ne gerekiyorsa yapabiliriz.”

‘Keşke MHP de olsa’
Çiçek, sadece CHP’nin değil MHP’nin de katkı vermesini istediklerini anımsattı ve şöyle devam etti:
“MHP çok kesin bir tavır koydu. Ama buna rağmen MHP’nin de olmasını, onun da katkı vermesini arzu ederiz. Muhalefet partisi olarak bu konudaki düşünceleri göz ardı edilemez, bizim için önemlidir. Keşke MHP de katkı verse. Biz bu çağrıyı her zaman, herkese yaptık.”

Hükümetin çizdiği çerçeve
Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, çalışmaların yürütüleceği çerçeveyi de şöyle açıkladı:
“Anayasa’nın ilk 3 maddesi ile 174. maddesi değiştirilmesi teklif dahi edilemez maddelerdir. 174. madde devrim yasaları olarak bilinen düzenlemedir. Bu maddeler bizim için veridir. Biz ne yapacaksak bu Anayasa çerçevesinde yapacağız. Bu maddeler değişmeyeceğine göre bu çerçevede çalışmalar yürüyecektir. Ayrıca Anayasa’nın ilk maddesindeki hususlar bu toplumun ortak paydasıdır. Bu ortak payda kaybedilemez.”