Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Demokratik ülkelerde siyasi partiler, programlarını uygulamak için iktidara gelmeye çalışırlar.
Partilerin temel hedefi vatandaşlarına daha iyi bir yaşam sağlamaktır. Bu iddiayla iktidara talip olurlar. İktidar olduklarında da programlarını hayata geçirmeye çalışırlar. Her partinin vatandaşlarına daha iyi yaşam sağlayacağına inandıkları planları, programları ve bunlara dayalı politikaları farklıdır.
Özellikle Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin temel sorunları tam anlamıyla çözülmediği gibi partilerin vaatte bulundukları alanlar da genellikle ortaktır. İşsizlik sorununu çözmek, daha iyi eğitim olanakları sağlamak, daha iyi sağlık hizmeti vermek, altyapı yatırımlarını tamamlamak gibi...
Bu alanlarda ülkelerin kaydettiği ilerlemeler, “yaşam kalitesi”nin göstergeleri sayılıyor.

Temel sorunlar
Bu göstergeler açısından Türkiye, henüz arzu edilen düzeyde değil.
Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) Kaliteli Yaşam Endeksi’nde Türkiye, 36 ülke arasında sonuncu çıktı.
Bu durum, Türkiye’nin temel sorunlarını henüz tam anlamıyla çözemediğine işaret ediyor.
OECD, son 20 yılda Türkiye’de önemli ilerlemeler kaydedildiği saptamasını yapmakla birlikte kullandığı kriterler açısından hâlâ sonuncu sırada.
Örneğin konut edindirme konusunda TOKİ ile çok büyük bir hamle yapan Türkiye, hâlâ konut kriterinde son sırada yer alıyor.
Temel hizmet alanlarından biri olan eğitimde de yine sonuncu. Eğitim düzeyi diğer OECD ülkelerine göre düşük. 25-64 yaş grubunda lise mezunu oranı yüzde 31 çıkıyor. OECD ortalaması ise yüzde 74. Arada kapatılması gereken çok mesafe var. Ayrıca Türkiye’nin lise eğitimi konusunda nitelik sorunu da var. Mesleki eğitim düzeyi çok daha düşük. Buna karşın meslek edindirmeyen düz lise mezunlarının oranı çok daha fazla. OECD endeksinin de gösterdiği gibi Türkiye’nin yatırım yapması gereken alanların başında yine eğitim geliyor. Ayrıca mesleki eğitime yönlendirme açısından eğitimin yapısının da değiştirilmesi gerekiyor.

Gelirin yeniden dağılımı
Türkiye’nin hane halkı geliri de OECD ortalamasının altında. Türkiye, son yıllarda rekor büyüme oranlarını yakaladı. Son yıl hariç yüzde 9-10 oranında büyüyen ilk üç ülke arasına girdi. Ancak OECD rakamları, büyümenin yaşam kalitesine aynı oranda yansımadığını gösteriyor. Bunun temel nedenlerinden biri gelir dağılımının adil olmaması. Büyümenin toplum kesimlerine eşit oranda dağıtılmaması.
Bu durum, Türkiye’nin sosyal devlet ilkesini de layıkıyla hayata geçiremediğini gösteriyor. Milli gelir büyüdüğü halde eğitim, sağlık, konut, sosyal yardım gibi alanlarda son sırada yer alması, gelir dağılımı bozukluğunun yeterince düzelemediğine işaret ediyor. Düzelebilmesi için Türkiye’nin vergilendirme ve sosyal transferler yoluyla gelirin yeniden dağıtılmasını sağlayan araçları etkili kullanması gerekiyor.
Kişi başına ortalama gelirin yükselmiş olması tek başına anlamlı değil. Bu gelirin nasıl dağıtıldığı çok daha önemli. Keza vergi gelirlerinin önemli ölçüde dolaylı vergilere dayanması dağılımı olumsuz yönde etkileyen bir başka faktör. Bu yapı değiştirilmediği sürece makro göstergelerin iyi çıkması, yaşam kalitesinin yükseldiği anlamına gelmiyor.
Türkiye büyürken bu büyümenin yaşam kalitesine yansımasına ilişkin politikaları da birlikte hayata geçirmeli.