Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı





KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'la Lefkoşa'daki makamında görüşüyoruz. 14 Aralık'ta yapılacak seçimden sonra Türkiye ve KKTC için Rum yönetimini ve Avrupa Birliği'ni "test " etme olanağı doğacağına inanıyor.
Yaklaşımı şöyle:
"Kıbrıslı Türkleri satın alamayacaklarını anladılar. Çok paralar gönderdiler, ama Türklerin onurlarını satmayacaklarını görmüş oldular. Seçimlerde de bunu görecekler. KKTC'de yine koalisyon çıkacaktır. Muhalefetinki AB'nin estirdiği rüzgâra kapılmak, onun gazına gelmekti. Hayal içindeydiler. Şimdi gerçekleri görüyorlar.
14 Aralık'tan sonra Rum yönetiminin, AB'nin yapacağı iki şey var. Ya Kıbrıs gerçeğini görüp bizimle temasa geçecekler ya da 'bu iş bitmiştir' deyip hem Türkiye'yi, hem KKTC'yi dışlayacaklar. Eğer iyi niyetlilerse, birincisini yaparlar."
"Eğer Denktaş yanlıları kazanırsa Kıbrıs sorunu çözülmez, diyorlar. Sizi destekleyenler kazanırsa, kapılar kapanmış mı olacak?" diye sorduğumuzda şu karşılığı veriyor: "Hayır, tam aksine. Biz her zaman çözüm üretiyor ve öneriyoruz. Şu anda da hem biz, hem de Ankara bir plan hazırlıyor. İki planı birleştireceğiz ve yine dolaylı görüşmelerin başlamasını BM üzerinden talep edeceğiz. Temel ilkelerimiz belli: İki egemen halk, iki demokrasi, iki devlet. Çözüm olarak da, bu yapının üzerine ortak bir çatı devlet öneriyoruz. Bu çatı devlet, Kıbrıs'ın bütününü dışarıda temsil edecektir. İçeride yine iki devlet olacaktır. Bu çatının iki egemen halka, iki demokrasiye, iki devlete ve Türkiye'nin etkin garantisine dayanması zorunludur. Bu akla en yatkın, en adaletli ve en demokratik çözümdür. Çözüm aslında ortada duruyor. Bunu ortaya biz koyuyoruz."

AB'ye öneri
Denktaş, AB'ye giriş konusunda ise Rum yönetimine ve Brüksel'e şu öneride bulunuyor:
"Eğer iyi niyetli iseniz, 14 Aralık'tan sonra bir taraftan ortaya koyacağımız çözüm planı çerçevesinde temaslar başlar. Diğer taraftan da AB, Türkiye ve KKTC ile temaslarını yürütür. Eğer AB samimi olarak hem Türkiye'yi, hem de Kıbrıs'ı bir bütün olarak almak istiyorsa, önerimiz şudur: Türkiye'nin ihtiyaç duyduğu zamana bizim de ihtiyacımız var. AB, Türkiye ile müzakereye başlar, bizimle de temasa geçer. Birçok anlaşma yaptıkları Rum yönetimi yüzlerce yasa çıkardı. Biz bunları bilmiyoruz. KKTC'yi de hem ekonomik, hem de hukuki açıdan AB'ye hazırlamak gerekir. İşte Türkiye ve KKTC, bu müzakereler sürecinde hazır hale gelince, birlikte AB'ye girerler. Biz de çatı devlet içinde AB'ye girmiş oluruz. Zaten 1960 anlaşmaları da bunu emrediyor."

'Serbest bölge'
Denktaş, 14 Aralık'tan sonra AB ile Rum yönetiminin kapıları kapatması ve KKTC'yi bahane ederek Türkiye'ye müzakere tarihi verilmemesi halinde, sorumluluğun onlara ait olacağını belirtiyor ve ekliyor:
"Böyle bir hal Türkiye'ye ve KKTC'ye karşı art niyetlerini ortaya çıkarır. Bu bakımdan 14 Aralık sonrası turnusol kâğıdı gibi olacak. AB ve Rum'un gerçek niyeti ortaya çıkacaktır. Kapıları kapatırlar ve Türkiye'yi dışlarlarsa, o zaman biz de KKTC'yi serbest bölge ilan edeceğiz, limanlarımızı serbest ilan edeceğiz ve onların parasına ihtiyacımız olmadan yolumuza devam edeceğiz. Kimse bizden onurumuzu çiğnememizi beklemesin. Bu durumda Türkiye'nin vereceği karar önemli olacaktır. Devletini ilan etmiş insanların onurunu mezata çıkarmaları beklenemez. Biz de Türkiye ile yolumuza devam ederiz. Eğer 14 Aralık'tan sonra AB ve Rum yönetimi bizi ve Türkiye'yi dışlamaya kalkarsa, Kıbrıs'ın taksimini tescil etmiş olurlar."

Adamın asabı bozuk
Denktaş, "hırçın" davrandığını vurguladığı Verheugen'in durumunu şöyle değerlendiriyor:
"Verheugen'i kandırdılar. 'Rum Kesimi AB'ye alınırsa KKTC mecburen teslim olacak, seçimlerde Denktaş silinecek' dediler. Verheugen de onlara kanarak AB'yi ikna etti ve dikenli bir sorunu AB'nin içine taşımış oldu. Ancak şimdi tahminleri tutmayınca hırçınlaşmaya başladı. Adamın asabı bozuk. Nedeni de, 14 Aralık seçimlerinin istediği gibi sonuçlanmayacağının anlaşılmış olması. Şimdi AB bu adamı, 'Sen böyle dememiştin, niye yanıldın?' diye sorguluyor. Tahminim, 14 Aralık'tan sonra bu asabı bozuk adam daha da hırçınlaşacak, daha da çirkinleşecek."