Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı




Samsun halkı da krizden nasibini almış. Gündemin birinci sırasında iş ve iş güvenliği var. Biri, "Türkiye'de geçen Türk lirası istiyoruz", diğeri, "Mühendislikten vazgeçtik, odacılığa razıyız" diye bağırıyor. Bir diğeri, "Bu paranın üstündeki Atatürk resmi utancından sızlıyordur" diye sesleniyor.

Cumhuriyet Meydanı'na kafayı uzattığınızda vatandaşın birbirini bastıran seslerini duyuyorsunuz.
Biri, "Türkiye'de geçen Türk lirası istiyoruz" diye bağırırken, diğeri, "Mühendislikten vazgeçtik, odacılığa razıyız" diye bağırıyor. Bir diğeri, "Bu paranın üstündeki Atatürk resmi utancından sızlıyordur" diye seslenirken, öteki "5 milyar krediye 62 milyar faiz olur mu?" diye sızlanıyor.
Samsun halkı da krizden nasibini almış. Gündemin birinci sırasında iş ve iş güvenliği var.
Cumhuriyet Meydanı'nda görüştüğümüz vatandaşların taleplerinden sadece devlete değil, piyasa ekonomisine dönük bir güvensizliğin yaygınlaştığı anlaşılıyor.
Her ne kadar ekonomik sıkıntının faturasını siyasete ve devlete kesiyorlarsa da, iş bulma ve güvenceye kavuşma konusunda piyasaya değil, devlete yönelmiş görünüyorlar. Bu çelişkili eğilim, hem işadamlarında, hem de iş arayan vatandaşlarda gözleniyor.

Örneğin, bir emekli öğretmen çözümü eskiye dönmekte görüyor:
"Bu dolar belasından kurtulmak lazım. Serbest kalsın, dalgalansın diye diye dolar karşısında Türk lirasını paçavraya çevirdiler. Bence bu doları disiplin altına almanın yolu, yeniden sabit kur sistemine geçmektir. Başka türlü doları tutmak, ekonomiyi düzeltmek mümkün değil. Herkes, Tanrı gibi dolara tapar oldu. Herkes evinde dolar saklar oldu."
Emekli öğretmenin serbest piyasaya dönük yakınmasını ithalat ve ihracatçı olduğunu söyleyen Mehmet Gözlügöl isimli işadamı şöyle geliştiriyor:
"Bizim kurtuluşumuz ihracat ama şu anda üretim yok ki, neyi satalım? Sadece doları serbest bırakmakla ihracat artmaz. IMF'den alınacak borçla da düze çıkılmaz. Rusya bu gerçeği gördü. IMF'yi kulağından tuttuğu gibi dışarıya attı. Kendi içine döndü. Üretime ağırlık verdi. IMF'nin boyunduruğuna girmedi. Bizim Kemal Derviş sürekli Washington'a gidip IMF'ye el açıyor. Washington'un dediklerini harfi harfine uyguluyor. Bence Kemal Derviş sürekli Washington'a gideceğine, bir de Moskova'ya gitsin. Desin ki, arkadaş, siz IMF'yi kovup bu işi nasıl yaptınız? Derviş'in Washington'dan daha çok Moskova'dan öğrenecekleri var."
Ekonominin yeniden büyüme sürecine girip özel sektörün iş olanağı yaratacağına dönük inanç ve beklenti zayıflamış görünüyor. Buna karşın işsiz gençlerin gözü yine devlette. Talepleri şu:
"Memuriyet sınavını kazandık. 2 yıldır atanmayı bekliyoruz. Mesleğimizle ilgili iş de şart değil. Devlet sınav açtı biz de girip kazandık. Memuriyetimizi istiyoruz. Özel sektör krizi bahane ederek boğaz tokluğuna işçi çalıştırmak istiyor. Mevcut çalışanlarını atıp daha az ücretle işsizleri alıyor, ne sigorta isteyebiliyorsunuz, ne yemek yardımı. Oysa devlet memuriyetinde hiç olmazsa güvenceniz var. Hukukunuz var. Sigortanız var. Hastaneniz var."
İşten çıkarmaların yoğunlaştığı, 199 işyerinin kapandığı Samsun'da da gençler devletten iş bekliyor.
Hem devletçiliğe karşılar, hem siyasetçiye güvenmiyorlar, hem de devlet işi istiyorlar. Krizin özel sektörü daraltması, kendini güvencede sanan beyaz yakalıların bile işlerini kaybetmiş olmaları, işsiz kesimi yeniden "devlette masa kapmaya" yöneltmiş görünüyor.

Samsun'da devletle de görüşüyoruz. Vali Muammer Güler, Belediye Başkanı Yusuf Ziya Yılmaz...
Vali de, Belediye Başkanı da Samsun ekonomisinin, "hem suya, hem denize" ihtiyacı olduğunu vurguluyorlar.
Vali Güler ve Başkan Yılmaz, kurtuluşu bu talepte görüyorlar:
"Samsun iki Çukurova eder. Bir tarafta Çarşamba Ovası, bir tarafta Bafra Ovası. Bu iki ovada, Çukurova'nın iki katı tarım arazisi var. Ancak su yok. Kızılırmak ve Yeşilırmak'ın kenarında bu topraklar susuz yatıyor. Samsun sulama projeleri ile aldığını, misli ile verecek verimli topraklara sahip. Eğer sulama gerçekleştirilirse, 200 hektarlık bir tarım alanı Samsun'u ayağa kaldırır, zenginleştirir. Bu toprağın yarısı Hollanda'da olsa bütün Avrupa'yı besler. Diğer taraftan deniz kıyısındaki Samsun'da bir anlamda deniz yok. Sahil, liman ve demiryolu tesisleri ile kapatılmış durumda. Samsunlu denizini göremiyor. Denizine ulaşabilse, Samsun, ihracat ve ithalat merkezi haline gelir. Samsun iki suya ulaşırsa kurtuluşa ulaşmış olur."
Medeni cesaretleri ve demokratik tepkileri gelişkin Samsunlular, biz ayrılırken, Cumhuriyet Meydanı'nı, "siyaset meydanı"na çeviriyorlar.