Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

AKP Genel Başkan Yardımcısı Şaban Dişli, hakkındaki iddialarla ilgili savunmasını canlı yayında yaptı. Silivri Belediyesi’nin imar değişikliğine ilişkin belgeleri gösterdi. İlk değişikliği CHP’li belediye başkanının yaptığını ve CHP’li üyelerin de onayının bulunduğunu belirtti.
CHP’li Kemal Kılıçdaroğlu’nun kamuoyuna açıkladığı belgenin hukuki formatta bir belge olmadığını kaydetti. Kendisine 1 milyon dolar ödenmesini öngören bu belgedeki imzasının da, eskiden ortağı olduğu şirkete kredi alsınlar diye bloke ettiği parayla ilgili olduğunu söyledi. Ayrıca daha önce yurtdışından 1 milyon dolar getirdiği şeklinde beyanı olmadığını, kişisel tasarruflarından söz ettiğini vurguladı.
Ancak Dişli, meslektaşlarımızın sorularını yanıtlamakta isteksizdi. Gösterdiği belgeleri meslektaşlarımıza vermeyeceğini, güvendiği bir televizyon kanalında kamuoyuna gösterebileceğini açıkladı. Bu arada siyasete girmeden önce yaptığı işler ve kazandığı paralarla ilgili belgeler de gösterdi.
Dişli, duygusal bir savunma yaptı. Buna karşılık, imar değişikliği ve kredi sonrasında kendisine 1 milyon dolar ödenmesini öngören belgeyle ilgili fazla açıklama yapmadı. Bu parayı alıp almadığını söylemedi. Daha önce ifade ettiği 1 milyon doları kredi alsınlar diye bloke ettiğine ilişkin bir belge de göstermedi.
Oysa Dişli’nin bu konuya açıklık getirmesi gerekiyordu. 1 milyon doları eski ortakları adına bloke ettiğini kanıtlayan bir belge göstermeli ve işlemlerden sonra 1 milyon dolar alıp almadığına ilişkin bilgi vermeliydi.

AKP sahip çıktı

Dişli’nin açıklamalarından sonra AKP Grup Başkan Vekili Bekir Bozdağ da Deniz Baykal ve CHP’yi suçlayan bir konuşma yaptı. Önder Sav’ın telefonunun dinlenmesi olayında olduğu gibi bu olayda da özür beklediklerini ifade etti.
Bozdağ’ın bu konuşması Başbakan Erdoğan ve AKP’nin Şaban Dişli’nin arkasında olduğunu gösterdi.
AKP Genel Başkan Yardımcısı ve Grup Başkan Vekili, televizyonlardan canlı yayımlanan savunmalarıyla kamuoyunu bir saate yakın meşgul ettiler.
Bu konumdaki siyasetçilerin kamuoyunu böyle bir konuyla değil de Türkiye’nin önemli bir sorunuyla meşgul etmeleri gerekirdi.

Yapılması gereken
Dişli’nin olayı önümüzdeki günlerde açıklığa kavuşacaktır.
Milletvekillerinin özellikle de parti yöneticilerinin ticari faaliyette ve aynı nitelikteki işlemlerde bizzat veya dolaylı olarak bulunmamaları gerekir. Siyasetle ticareti birbirlerine karıştırmamaları temel kuraldır.
Ancak Türkiye’de işler böyle yürümüyor. Siyasetle ticaret birlikte yürütülüyor. Bu etik bir uygulama değil.
Siyasete girenlerin ticareti bırakmaları, şirketlerini bir kayyuma devretmeleri ve bunu göstermelik olarak değil gerçekten yapmaları gerekir.
Siyasi nüfuz kullanarak ticaret yapmak veya aynı yöntemle gelir elde etmek milletvekilliğiyle, bakanlıkla bağdaşmaz. Bunu önlemenin en etkili yollarından biri, milletvekili dokunulmazlıklarının sınırlandırılmasıdır. Dokunulmazlığın siyasi faaliyetlerle sınırlı tutulmasıdır.
Milletvekillerinin siyasi olmayan faaliyetlerinin de dokunulmazlık zırhı altında bulunmasının mantıklı bir izahı yoktur.