Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Bu belge, 1 Mart tezkeresi öncesinde ve sonrasında yaşanan tartışmalara ışık tutar nitelikteydi. 1 Mart tezkeresinin oylanmasından önce kapalı oturumlarda dahi TBMM üyelerinin bilgisine sunulmayan bu mutakabat zaptındaki hükümler, Ankaranın müzakere sürecinden başarılı çıktığını kanıtlıyor. Türkiyenin, kırmızı çizgi olarak tanımladığı, dahası savaş nedeni sayacağını belirttiği birçok kaygısını, bu belge ile güvence altına aldığı da ortaya çıktı.1 Mart tezkeresinin geçmesini savunmak veya karşı olmak, belgelerle kanıtlanan bu gerçeği değiştirmez. Bu belgenin oluşturulması sürecinde başta Türk heyetine başkanlık eden Büyükelçi Deniz Bölükbaşı olmak üzere heyette görev alan diğer sivil - asker yetkililerin başarısını teslim etmek gerekir. Anlaşmanın siyasi ve ekonomik boyutları da kamuoyuna tam olarak yansıyınca bu başarının büyüklüğü daha da iyi anlaşılacaktır.Gazeteci tarihe tanıklık eder. Tanıklığına dayanarak tarih yazabilir, ancak tarih yapamaz. Ama bazı yazarlarımız bu ikisini birbirine karıştırınca; tarihi yazmak yerine yapmaya kalkışınca garip bir durum ortaya çıkıyor.Milliyet bu belgeyi yayımlayınca, bazı köşelerde olduğu gibi... Bu süreçte gazeteci sıfatıyla tarih yapmaya kalkanların, bu belgeyi görünce, telaşla gerçeği çarpıtmaya, yok saymaya yönelmeleri doğal. Bu çabanın nedenine gelince...Başlıca neden, 1 Mart tezkerisinin reddedilmesi ve sonrasında Irak ve Kuzey Irakta Türkiye aleyhine hızlanan gelişmelerin sorumluluğundan hükümeti kurtarma amacıdır.Anımsanacağı üzere o süreçte de hükümet, sorumluluğu Genelkurmaya ve Milli Güvenlik Kuruluna yıkma gayreti içindeydi. Bu gayret yeni bir tezkere tartışmasının yaşandığı bugünlerde de gözleniyor.Oysa, tezkere ve sonuçlarının sorumluluğu doğrudan siyasi otoritededir. Askerin arkasına saklanarak veya kaçarak, bu sorumluluktan kurtulmak mümkün değildir. Yayımladığımız belge, ortaya koymuştur ki; Dışişleri ve Genelkurmay yetkilileri üzerlerine düşeni yapmıştır. Sanki hükümet 1 Mart tezkeresinin geçmesini istemiş de asker istememiş gibi bir izlenim vermek, gerçeği çarpıtmaktır. Tezkerenin Meclisten geçirilmesi askerin değil hükümetin görevidir. Geçirilmesinin veya reddedilmesinin sorumluluğu da siyasi otoriteye aittir. Hükümet o dönemde takiye alışkanlığı ve parti içi çekişme nedeniyle tezkerenin geçmesini istiyormuş gibi yapmış ancak geçmesi için gerekli çabayı göstermemiştir. Yol açtığı iç politik gelişmelerden ve faturanın askere çıkarılması çabalarından da memnun kaldığı söylenebilir.Ancak, ortaya çıkan sonuçlar pabucun pahalı olduğunu gösterince, bu kez, ABDnin asker talebi karşısında durumu telafi etmeye yönelmiştir. Bu yönelişin de samimi olup olmadığı belli değildir. 1 Mart sürecini anımsatır şekilde, kararı asker ve MGK verecek, hükümet de uyacak, biçiminde izlenim veren açıklamalar, "yine takiye mi" sorusunu gündeme getirmektedir.Mutabakat müzakereleri sürecinde ABDnin Ankara ile Kuzey Iraktaki Kürt gruplar arasında ikili oynadığına ilişkin yorumlarımla, askerin rahatsızlığına ilişkin haberimin, mutabakat belgesini konu alan dizi yazı ve yorumlarla çeliştiği iddialarına gelince...Müzakere bir süreçtir. 1 Mart tezkeresine ilişkin mutabakat müzakereleri haftalar almıştır. Doğal olarak inişler-çıkışlar yaşanmıştır. Bu süreçte ABDnin ikili oynadığı, Ankaradan çok, Kuzey Iraktaki Kürt grupları kolladığı gerçektir. Yine müzakerelerde o gün de tartışıldığı gibi ABDnin Kuzey Iraktaki gruplara uçaksavar dahil ağır silahlar vermek istemesi, silahları toplamaya yanaşmaması askerde rahatsızlık yaratmıştır. Bu da gerçektir. Bu süreçte yansıyan bu haberlerin ABDnin öteki yüzünü açığa çıkardığı ve görüşmeci taraflar üzerinde baskı oluşturduğu da gerçektir. Ancak sonuçta ortaya çıkan belge Milliyetin yayımladığı belgedir.Ve belge göstermektedir ki; ikili oynayan, KDP ve KYByi koruyan, Türk askerinin Kuzey Iraka girmesine başından beri karşı olan ABD, Türkiyeye duyduğu ihtiyaç ve Türk heyetinin başarılı müzakereciliği karşısında, Ankaraya istediklerini veren, Kuzey Irakı kontrol etmesine olanak sağlayan bu anlaşma metnine razı olmuştur.Bu köşede savunulan görüşlere gelince...ABDnin Irakı işgali haksızdır. İşgal gerekçelerinin bahane olduğu ortaya çıkmıştır. Ancak işgal gerçektir. Ankara açısından izlenmesi gereken en doğru yol, Türkiyenin ABDden bağımsız olarak, Irak ve Kuzey Irakla ilgili politik hedefini kararlaştırması ve bu kararı gerekirse askeri güçle destekleyip uygulaması olurdu. Bu yapılamamıştır. ABDnin yedeğinde, ABD için Iraka girmek değil Türkiyenin ulusal çıkarları için gereken siyasi ve askeri ağırlığını ortaya koyarak hareket etmek en doğru yol olur. Bu bugün de geçerlidir. Türkiye yapabiliyorsa, kendi çıkarlarını koruyacak ve gelecekte belirleyici olabilecek bir güçle devreye girmelidir. fbila@milliyet.com.tr Türkiye ile ABD arasında 1 Mart tezkeresine bağlı olarak yapılan, ancak tezkere reddedilince uygulanamayan mutakabat belgesini dört günlük bir yazı dizisi olarak yayımladık.