Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


     Bingöl'den yeni dönen Bayındırlık Bakanı Zeki Ergezen'e sorduk:
     - Ne gördünüz?
     - Ne olacak, ahlaksızlığı gördüm. Çeltiksuyu okulunun enkazı bu ahlaksızlığın, bu ahlaksızların enkazı aslında. Okul yapmışlar! Keşke yapmaz olsalardı.
     - Siz ne yapacaksınız?
     - Müfettişleri gönderdim hemen. Kim veya kimler sorumluysa ortaya çıkarılacak, gereken yapılacak.
     - Harekete geçmek için hep deprem mi bekleyeceğiz?
     - Yapı denetimi konusunda harekete geçmiştik aslında. Şimdi bunu bütün Türkiye'ye yayacağız. Kanun değişiklikleri gerekiyor. Ayrıca, bir "Deprem Şurası" toplayacağız hemen.
     - Bir teknik adam olarak okul enkazında ilk gözünüze çarpan ne oldu?
     - Çok kalitesiz bir inşaat tabii. Bu çıplak gözle görülüyor.
     Bakan'ın söyledikleri bunlar. Söylediklerinden çok bundan sonra ne yapacağı önemli. Birlikte göreceğiz.
     "Rüşvetin belgesi mi olur" diyenlerin, Çeltiksuyu Yatılı İlköğretim Okulu'nu ve altında cansız yatan çocukları görmeleri gerekiyor. Daha iyi belge bulamazlar...
     Marmara depreminde, Bolu depreminde olduğu gibi Bingöl depreminde de aynı sözler söyleniyor, aynı eleştiriler yapılıyor, aynı vaatlerde bulunuluyor.
     Peki Marmara depreminden bu yana neredeyse dört sene geçti. Ne yapıldı derseniz, ortada somut bir iş yok. Ne bina envanteri çıkarılmış durumda, ne kamu binaları elden geçmiş halde. Sadece birkaç özel girişim ile deprem sigortası var elde. Bir de depremin getirdiği ünle milletvekili olmaya çalışan seçilemeyen "deprem dede"miz...
     İnşaat rezaletini uzmanlardan dinleyelim...
     TMMOB Başkanı Kaya Güvenç'in verdiği bilgiler şöyle:
     "Arkadaşlarımız gidip inceleme yaptılar. Bana ilk söyledikleri şu: Demirleri betonun içinden, tereyağından kıl çeker gibi çekip çıkarıyoruz. Düşünün yapının kalite düşüklüğünü. Demir ile beton kaynaşmamış. Demir betonun içinden elle çekilip çıkarılıyor. Gerisini siz düşünün. Çok düşük, çok kalitesiz bir inşaat işçiliği..."
     Tabii, en ucuz işçilik diye de eklemek gerekiyor. Müteahhit veya taşeronun karını artıracak ucuz, niteliksiz malzeme ve işçilik. Malzeme ve hizmet hırsızlığı denilen bu işte...
     Sadece müteahhidin yakasına yapışmak da yetersiz. Haydi müteahhit çaldı, çırptı. Peki, bu inşaatı denetleyenler neredeydi? Onay verenler? Artık inşaatlarda yapılan yolsuzluğun, hırsızlığın organize bir suç olduğu kuşku götürmüyor.
     Depremde önce kamu binaları yıkılıyor, okullar dahil...
     Buyurun kamusal alana...
     Kamusal alanı bir de bu yönüyle inceleyin, bu yönüyle tartışın. O alanda türban takarım - takamazsından önce, kamusal alan üstümüze nasıl yıkılmaz, onu tartışın. Rejimi değil düzeni tartışın, rejimi değil, düzeni değiştirin.
     Bu hırsızlık, yolsuzluk düzenini...
     TMMOB Başkanı Kaya Güvenç, sorularımızı yanıtlarken bu düzeni çok özlü biçimde anlattı:
     "Bu düzenin" dedi, "Üç süreci var: Proje aşamasında büyük işlerin arkasındaki siyasi destek, kayırma vardır; ihale aşamasında şartnameyi kilitleme, belli kişi veya kurumu tarif ederek şartnameyi ve bu yolla ihaleyi belli kişilere kilitlemek vardır; yapım aşamasında da malzeme ve işçilik zaafiyeti."
     Üç aşamada da müteahhit, bürokrat, siyasetçi üçgeninin çıkar birliği var.
     Düzen bu...
     Türkiye'de iktidarlar değişti ama düzen değişmedi...