Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

“Kürt açılımı” arayışı sürecinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile CHP lideri Deniz Baykal’ın görüşüp görüşmeyeceği de merak ediliyor. “Kürt açılımı” tartışmasına CHP’nin bakışını saptamak için görüştüğüm Baykal’a, Erdoğan’la görüşme meselesini de sordum.
CHP lideri, bu konunun basına yanlış yansıdığını söyleyerek şu yanıtı verdi:
“Benim, bana niye bakanı göndermek istiyorsunuz diye de bir şikâyetim yok; ben Başbakan’la görüşeyim diye de bir talebim yok. Kendi takdirleridir.”
Baykal, bu tartışmayla fazla ilgili değil. Kendisinin ve partisinin görüşlerini açıklamaya çalışıyor.
CHP, kamuoyuna yansıtılmaya çalışıldığı gibi, konuya gözlerini kapamış, kapılarını kilitlemiş değil. Aksine Baykal, bu konuya en fazla kafa yoranın kendisi ve partisi olduğunu vurguluyor. Ayrıca sırf muhalefet etmek için muhalefet etmediklerini, bu yöndeki eleştirilerin de dayanaksız ve art niyetli olduğunu düşünüyor.
O halde, Baykal’ın ve CHP’nin Kürt sorunu” ve/veya “Kürt açılımı” konusundaki duruşu ve önerileri nedir?

Kırmızı çizgiler
Baykal, bu soruma yanıt vermeden daha önce de yansıttığım iki kırmızı çizgisini tekrarlıyor:
1- Egemenliğin kısmen de olsa devri anlamına gelecek düzenlemeler olmaz,
2- Milli eğitime etnisite sokulmaz.

“Etnik kimliğe özgürlük”
Baykal, bu sınırları koyduktan sonra bakışının temel dayanaklarını şöyle sıralıyor:
1- Etnik kimliğe özgürlük, milli kimliğe saygı: “Bu soruna bakışımızdaki temel dayanaklardan biri şudur: Etnik kimliğe özgürlük sağlanacak, milli kimliğe de saygı duyulacak. Ne demek bu? Gayet açık, bir etnik kimliğe sahip olmak milli kimliğin bir parçası olmaya engel değildir. Etnik kimlik milli kimlikle çelişmez. Onun bir parçası olmayı engellemez.
Somut konuşursak; bir etnik kimliğe sahip olmak Türk milli kimliğinin parçası olmaya engel değildir. O halde etnik kimlik tam anlamıyla özgür olacak, ama milli kimliğe de saygı duyulacak. Bu yaklaşım içinde biz asimilasyonun doğru olmadığını düşünüyoruz. Nitekim bizim 1989 raporumuzun özü de budur. Biz bu rapor nedeniyle DGM’ye verildik ama Türkiye şimdi bizim önerdiğimiz noktaya geldi.”
2- Milli kimlik sahiplenilecek: “İkinci dayanak noktamız milli kimliğin sahiplenilmesidir. Bu sahiplenmenin güçlendirilmesi, pekiştirilmesidir. Herkes etnik kimliğini özgürce yaşar, şerefle taşır ama milli kimliği de sahiplenir. Eğer etnik bir konfederasyon değilse her ülkenin bir milli kimliği vardır.
Bu kimlik Türkiye için Türk milleti milli kimliğidir. Bu kimlik öyle kolay oluşmamıştır. Tarihten süzülüp gelmiş, uğruna büyük mücadeleler verilmiş bir kimliktir.”

Baykal’ın dört önerisi
Baykal, “etnik kimliğe özgürlüğü, milli kimliğe sahiplenmeyi ve saygıyı” güçlendirecek her türlü adımı desteklemeye hazır. CHP liderinin bu yönde dört somut önerisi var:
1- İkinci sınıf hissettirmeyecek adımlar: “Devlet yönetiminin zihinsel bir değişim geçirmesi gerekiyor. Bu amaçla, kamu hizmet anlayışı ve bu hizmeti veren kamu görevlilerinin yaklaşımı değişmeli. Bu değişimi sağlamak üzere kamu görevlileri hazırlanmalı, eğitilmeli. Bunun anlamı şu: Kamu hizmeti verecek görevliler, insanlara sırf etnik kimlikleri yüzünden ikinci sınıf muamele etmeyecekler.”
2- Eğitim yatırımı yapılmalı: “Güneydoğu’da yaşayan gençler için en kaliteli eğitim yatırımları yapılacak. Bilkent’in projesinde olduğu gibi. Erzurum’a lise açtılar. Güneydoğu’daki bütün illere Türkiye’nin en iyi Anadolu liseleri, fen liseleri ve kolejleri açılacak. Orada okuyacak gençler, Türkiye’nin tümü hakkında söz söyleme, karar alma hakları olduğuna inanacak ve bunu görecekler. Türkiye’nin kendilerine emanet edileceğine güven duyacaklar.”
3- Kamu ekonomik işletmeleri: “Bölgeye kamu ekonomik işletmeleri açılmalı. Bunu özel sektör yapmaz, yapamaz. O halde kamu ekonomik işletmeciliği bölgede yaygınlaştırılmalı. Eskiden olduğu gibi Sümerbank, Etibank, Zirai Donatım gibi kurumlar bu bölgede aktif hale getirilmeli, kamu ekonomik girişimciliği canlandırılmalı. Bu yatırımlar kâr hesabıyla değil sosyal fayda-sosyal maliyet esasıyla çalışacak.”
4- GAP hızlanmalı: “GAP yatırımları yavaşlamış, neredeyse durmuş halde. GAP yatırımlarının hızlandırılması şart. GAP’ta 1.8 milyon hektar arazinin sulanması hedefleniyordu, sulanabilen arazi 240 bin hektarda kaldı. Sulama yatırımlarının tarımsal yatırımlar içindeki payı 1996’da yüzde 11.7’ydi, 2008’de yüzde 8.7’ye düştü. DSİ’nin sulama yatırımları içinde GAP’ın payı 2002’de yüzde 21’di, 2007’de yüzde 10 düştü. Esas sorun burada. Bu yatırımların hızlandırılması şart.”