Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

DUBAİ
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Kenan Evren’in yargılanacak olmasının bundan sonra siyasete müdahale etmek, darbe yapmak niyeti taşıyanlar bakımından caydırıcı etki yaratacağını düşünüyor.
Gül, gezisinin üçüncü gününde gazetecilerin sorularını yanıtlarken, Evren ve Şahinkaya’nın yargılanmasıyla ilgili soruya, şu yanıtı verdi:
“Yargılama süreci ile ilgili ne diyebilirim? Hukuki süreç. Bunların önemi şu: Esas önemi caydırıcılık anlamında. Türkiye’nin artık nasıl bir ülke haline geldiğini gösterir. Herkesin kendi alanını, anayasal sınırlarını bilmesi gerekiyor. Dönemler geliyor geçiyor. Bugün Türkiye’yi yönetenler için de hepimiz için de geçerli olan bir şey. Herkes kendi anayasal sınırlarını bilecek. Hiç kimse kendisine defakto birtakım güçler çıkarmayacak. Zaman zaman böyle yanlışlıklar yapıldı doğrusu. Zannedildi ki o dönemler değişmeyecek. Bunlar bir daha yanlışların yapılmaması için önemli.”

Çankaya’daki buluşma
Gül, “Siz de Evren’i Çankaya Köşkü’nde kabul etmiş ve verdiğiniz fotoğraf nedeniyle eleştirmiştiniz” hatırlatması yapılınca da şu karşılığı verdi:
“Ne derseniz deyin, eski bir Cumhurbaşkanı değil mi? Türkiye’yi o kadar süre temsil etmiş, şu anda da Cumhurbaşkanlığı olarak, eski Cumhurbaşkanı olarak ihtiyaçları karşılanır. Dolayısıyla eski Cumhurbaşkanı olarak ziyaret etmek isteyince ben de kabul ettim.”
Gül, Evren’in Yüce Divan’da yargılanması gerekip gerekmediği sorusu üzerine ise, “Yasalar neyse o” dedi.

“Yunanistan’a yardım ederler, bize etmezler”
Gül, Türkiye’nin ekonomik krizden etkilenmemesi ve yurtdışında gördüğü ilgiyi değerlendirirken de 2001 krizi sonrasında hükümet kurmuş bir insan olarak çok sıkıntı çektiğini vurguladı ve şöyle konuştu:
“Memleketin öncelikleri değişiyor açıkçası. Türkiye’nin esas önceliği güven, istikrar ve ekonomik büyümedir. Hele hele Avrupa büyük bir durgunluk içerisindeyken, bizim açığı kapatmamız için bir fırsat. Düşünün ki, 1970’li, 1990’lı yıllardaki gibi bir dönem yaşıyor olsaydık ne olurdu?
2000’li yıllarda o olsun diye çok uğraşanlar oldu. Unutmayın. Öyle de olabilirdi. Türkiye’de 3 sene önceyi unutmayın. Burada herhangi bir değerlendirme yapmadan sadece tesbit olarak söylüyorum. Sadece 1 oyla Anayasa Mahkemesi’nde hükümetin düşmesi, tüm siyasetin altüst olması, bütün bunlar ve ondan sonra da bakarsanız, Türkiye’de siyasi istikrar mı kalır, ekonomik büyüme mi kalırdı? Yabancı mı kalırdı, sermaye mi kalırdı? Onun için Türkiye 1970’li yılları 1990’ın bütün iç çekişmelerinin olduğu yılları 2000’li yıllarda da yaşayabilirdi. Türkiye öyle bir krize girebilirdi. Avrupa bu krizi yaşarken sağlam ayakları var. Yunanistan bu krizi yaşarken herkes koşar, ama Türkiye yaşarsa hiç kimse koşmaz. 2003 yılında ben onu bilirim. 2001 krizinden çıkmış bir ülkenin seçimlerden sonra hükümetini kuran ilk bütçesini yapan bir insanıyım. Savaş döneminde savaşa girmeyen bir ülkenin bütçesini yapan bir insanım. Bilirim ben o zaman neler çekildiğini. Bir kuruş, bir Euro, bir dolar gelmediğini... Onun için ne dolaylı taleplerin olduğunu bilirim ben.”
Gül, Irak Savaşı’nı mı kastettiğinin sorulması üzerine, “Şüphesiz tabii. Ne IMF’den gelirdi, ne Dünya Bankası’ndan gelmiştir. Ne AB’nin savaşa karşı olan Fransa’sından gelmiştir, ne Almanya’sından. Türkiye kendi tedbirlerini alarak, kendi programını kurarak o krizden çıkmıştır. Onun için her şeyin kıymetini bilmek lazım. Şimdi bizim açığımızı kapatma dönemidir” dedi.
Esad ailesi gelirse...
Gül, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad ve ailesinin Türkiye’ye gelmek istemesi halinde tavrının ne olacağına ilişkin soruya, “Böyle bir şey yok, ama olursa tabii ki herşey değerlendirilir” yanıtını verdi.
Anter’in vatandaşlığı TÜRKİYE’Yİ yüceltir
Gül’ün öldürülen yazar Musa Anter’in oğlu Anter Anter’in vatandaşlığa başvurusuyla ilgili soruya yanıtı şu oldu:
“Burada doğmuş bir insan, tabii ki buranın vatandaşı. Ama çeşitli ara dönemlerde memleketten uzakta kalmış onbinlerce insan oldu. Ara dönemler, olağanüstü dönemler bittiği için herkesin dönüp kendi vatandaşlığını kazanması, memleketinde tekrar kendi evini kullanması Türkiye’yi yüceltir.”

Açılım kapısı açık
Demokratik açılım sürecinin kapanıp kapanmadığı yönündeki soruya yanıt verirken ise Gül, şu değerlendirmeyi yaptı:
“Ben hiçbir şeyin kesildiği kanaatinde değilim. Herkes biliyor ki bunlar farklı anlayışla hallediliyor. Karşına silahla çıkana, daha güçlü silahın olduğunu, silahla devletin hizaya gelmeyeceğini göstermek ayrı bir konu. Ama bunların Türkiye’nin gündeminden çıkması şüphesiz ki hukuk ve demokratik standartların genişletilmesi ile olur. Bu kapı hiçbir zaman kapanmamıştır. Eleştiriler olabilir ama Türkiye’nin daha güçlü bir şekilde dünya sahnesinde yer alabilmesi için bu sorunu muhakkak çözmesi gerekir.”
Gül, “Sanki süreç kesintiye uğramış gibi bir algı var. Bunu aşmak için ne önerirsiniz” sorusunu da, “Böyle görmemek gerekir. Şimdi yok çok şükür ama hatırlarsanız terörün şehirlerin içerisine taşındığı, tamamen sivil insanların hedef alındığı dönemde terörle mücadeleden başka bir şey olmuyor. Onunla mücadeleye öncelik veriliyor” diye yanıtladı.

Kürt sorunuyla Arap Baharı’nın benzerliği yok
Cumhurbaşkanı Gül, “PKK’nın Kürt sorununu Arap Baharı’nı da gerekçe göstererek uluslararası boyuta taşıma gayretleri var. Böyle bir süreci engellemek için hükümete tavsiyeniz var mı” sorusun ise şu yanıtı verdi:
“Doğrusu ben bunu Kürt meselesini, terör meselesini o çerçevede görmem. Çünkü öbürü bütün ülkedeki standartlarla ilgili. Arap ülkelerinde gördüğünüz şey farklı. Türkiye’nin meselesi daha ayrı bir boyutta. Şüphesiz ki bu konuların bizim kendi irademizle ve demokratik standartların yükseltilmesiyle herkesin şikayet ettiği mevzuların ortadan yok olmasıdır. Bu şekilde kendi insiyatifimiz ve kendi dinamizmimiz ve liderliğimizle çözülmesi gerekir. Yapılan budur. Ama bundan rahatsız olanlar oldu. O bakımdan terör zaman zaman arttı, ‘dize getirerek taviz alıyoruz’ gibi bir zaafa kapılanlar oldu. Halbuki kendi devletimiz, kendi vatandaşlarımızın hak ve hukukunu en gelişmiş ülkelerdeki gibi sonuna kadar kullanması bizi sadece onurlandırır. Memleketi, milleti daha güçlü hale getirir. Terör bu işlere mani oluyor. ‘Terörle biz hak ve hukuk kazanıyoruz’ anlayışında olanlar aslında en büyük zararı verdiler. Eğer bu işin terör boyutu olmasaydı, çok daha özgüven içerisinde, standartlar yükseltilebilirdi. O bakımdan bundan hiçbir zaman kaçmamamız gerekir.”

Eleştiri güçtür
Gül’ün KCK operasyonunun eleştirilmesine ilişkin soruya ise yanıtı şu oldu:
“Eleştirilebilir tabii. Memleket açık bir memleket. Bunlar memleketin gücüdür. Yapılan şeylerin eleştirilebilmesi, tenkit edilmesi... Ya bir de eleştirilemezse, karşı çıkılamazsa? İtirazlar mahkeme nezdinde de oluyor, kamuoyu nezdinde de.”

Koşaner özeleştiri yaptı
Cumhurbaşkanı, eski Genelkurmay Başkanı Işık Koşaner’e ait ses kaydında TSK’nın eksikliklerinin konu edildiğine değinilerek, “Uludere, bu eksiklikten mi kaynaklandı?” yönündeki soru üzerine, “O tam bir özeleştiriydi. Kendi içinde komutanları motive etmek için yapılan bir konuşmaydı. Hepsinin dikkatini çekmek için. Uludere ile ilgili soruşturma çok yönlü devam ediyor” dedi.
Gül, bugün Çankaya Köşkü’nde yasama, yürütme ve yargı organlarının başkanlarıyla gerçekleştireceği zirveye ilişkin soruyu yanıtlarken, şunları söyledi:
“Bunu her sene yapıyorum. Bir geçen sene yapmadık. Cumhurbaşkanı’nın görevi devlet organları arasındaki ahengi korumak değil mi? Konu diye bir şey yok. Kurumlar arasındaki uyumla ilgili bir toplantı.”
Gül, “Şu anda uyum nasıl” sorusunu ise, “Devlet organları arasında anayasanın gösterdiği ilkeler çerçevesinde karşılıklı saygıya dayalı, herkesin kendi işinde yoğunlaştığı ama devlet idaresinde uyum söz konusu. Bu, bir memleket için çok önemli bir gelişmedir” diye yanıtladı.

İlle de siyasi bir demeç mi olacak?
Gül, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın yargı başkanları değiştiğinde, “Allah verdikçe veriyor” yönündeki sözleri anımsatılarak, “Bu tür değişiklikler uyumu nasıl etkiledi” diye sorulması üzerine de şöyle konuştu:
“Daha önceki yargı başkanları ile de aynı şekilde hep oturup konuşuyorduk. Muhakkak ki yargının her zaman sorunları oluyordu. Sorun deyince sadece politik sorunlar akla geliyor. Vatandaşın dosyası yıllarca mahkemede bekliyorsa bu memleketin sorunu değil mi? İlle de siyasi bir demeç mi olacak? Yargının süratlenmesi gerekiyor.
Yargıtay’ın çalıştığı yere bakın. Arabalarla dosya taşımıyorlar mı? Bu sorun değil mi? Bir vatandaşın mahkemeye ulaşan bir davası yıllarca sürüyorsa sorun değil mi? Bütün bunlar memleketin meselesi. Bülent Bey aynı sınıfta okudukları için öyle söylemiştir.”

Haberin Devamı

Gül: Evren’in yargılanması caydırıcı olur

Haberin Devamı

GÜL, SORULARI YANITLADI
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Birleşik Arap Emirlikleri ziyaretinin üçüncü gününde Dubai’de gazetecilerin gündeme ve Türkiye’nin sorunlarına dair sorularını yanıtladı. Cumhurbaşkanı Gül, Milliyet Ankara Temsilcisi Fikret Bila’nın sorularını yanıtlarken önemli açıklamalarda bulundu.

Haberin Devamı

Tutuklu milletvekilleri
Cumhurbaşkanı, yasamanın 8 üyesinin yargı tarafından cezaevinde tutulduğunun hatırlatılması üzerine de şöyle dedi:
“Bunu o şekilde söylememek lazım ama tabii bu dediğiniz şey ayrı, çözüm bekleyen bir problemimizdir. Listelerden seçilmiş milletvekilleri var. Bunlarla ilgili çeşitli davalar var. Dolayısıyla yemin edemediler. Faaliyetlerine başlayamadılar. Muhakkak ki bu çözüm bekleyen bir problem. Bunun halli şüphesiz ki önemli bir şey. Tutukluluk sürelerinin uzun olması konusunda da çok açık söyledim, Meclis’te söyledim. Bunların cezaya dönüştürülmemesi, süratlendirilmesi gerektiğini hep söyledim. Hükümetin hazırladığı bir paket var. Yargılama sürecinin hızlandırılmasıyla ilgili. Meclis’e gelecek. Komisyonlar ele alacak.”


Yabancılara gayrımenkul satışı kolay hale getirilmeli
Cumhurbaşkanı Gül, yabancılara gayrımenkul satışında Türkiye’de devam eden yasaklara ilişkin soru üzerine de, “Bizde mütekabiliyet diye bir şey var. Bunu yanlış uyguluyoruz. Bunun değişmesi lazım. BAE, Katar, Bahreyn, denizi doldurup para kazanıyor. Sen diyorsun ki, benim mütekabiliyetim değil.
Çıkarın eğer yoksa mütekabiliyeti olan ülkeye bile vermemen lazım. O bakımdan çıkarımıza bakmamız lazım. Buna kurallar getirilebilir. Bakanlar Kurulu’na yetki verilir. Bakanlar Kurulu da hangi ülkeye ayrıcalık veya mütekabiliyet aramayacağını tespit edebilir. Burada problemler var ama umarım ki bunlar aşılır. Aramızda da bunu çok konuştuk. İnanıyorum ki aşılacak” dedi.