Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Başbakan Abdullah Gül’ün bölge ülkelerine yaptığı ziyaret sonrasında savaşsız çözüm için izlenecek yol haritası birkaç gün içinde belli olacak.
Dışişleri Bakanlığı, Gül’ün getirdiği veriler üzerinde çalışıyor. Varılan sonuçlar, Başbakan’ın ziyaret ettiği altı bölge ülkesine geçilecek. Ankara’nın geliştireceği seçeneklerden hangisine destek verileceği sorulacak ve izlenecek yol böyle belirlenecek.
Bu yöntemin detaylarına girmeden önce Gül’ün değerlendirmesini aktaralım.
Gül, savaşsız bir çözüm için nasıl bir zemin oluşması gerektiğine ilişkin sorumuzu, dünkü görüşmemizde şöyle yanıtladı:
- Biz Türkiye olarak barışa ulaşabilecek zemini oluşturmak için diplomatik gayretlerimizi sürdürüyoruz, sürdüreceğiz. Bu zeminin oluşması için öncelikle Saddam’ın bölge ve dünya için tehdit olmaktan çıkması gerekir. Bunu da kanıtlaması gerekir. Bizim öncelikli amacımız, bölge ülkeleri olarak Saddam’a bu yönde baskı yapmak ve bu sonuca yönlendirmek. Bu adım samimiyetle ve şeffaflıkla atılırsa barış umudu daha da artacaktır. Bölgede tehdit algılamasının değişmesi, ortadan kalkması gerekiyor. Bizim altı bölge ülkesiyle ortak çabamızın amacı budur.
Gül’ün bölge ülkeleriyle geliştirdiği temas ve ortak hareket etme politikası ABD’ye karşı bir bölgesel duruş anlamına geliyor mu? ABD, Ankara’nın bu girişimlerinden rahatsızlık duyuyor mu?
Gül, bu sorumuzu, "hayır" diye yanıtlıyor:
- Tam aksine bu temaslarımızdan ABD de, BM de çok memnun. Zaten bu girişimlerimiz gizli - kapaklı girişimler değil. ABD ile de, BM ile de sürekli temas ve değerlendirme içindeyiz. Ben ziyaret ettiğim bölge ülkelerinin başkentlerinde de söyledim: ABD bizim stratejik ortağımızdır. Türkiye’nin bakışı budur. Türkiye barış için öncülük edebilecek güçte ve büyüklükte bir ülkedir. Hem Irak ve bölge ülkeleriyle hem de ABD ile savaşsız çözüme ulaşılabilmesi için temas ediyoruz. Biz arayı bulmaya çalışıyoruz. Yoksa, ABD’ye karşı Irak’tan veya Irak’a karşı ABD’den yana bir blok oluşturma peşinde değiliz.
Ankara, 20 Ocak tarihini çözüm önerileri geliştirmek için hedef olarak saptamış durumda. Bu tarihe kadar Ankara’nın, Gül’ün temaslarını esas alarak geliştireceği seçenekler bölge ülkelerine iletilecek ve yanıt istenecek.
Ankara’nın geliştirdiği savaşsız çözüm yaklaşımının temelini Saddam’a baskı yapılması ve tehdit olmaktan çıkarılması geliyor. Bu alanda özellikle Bağdat’ın, İran ve Kuveyt açısından tehdit oluşturmamasının garanti altına alınması gözetiliyor. Bölge ülkelerinin birinin diğeri için tehdit olmadığının gösterilmesi ve bunun karşılıklı teyit altına alınması hedefleniyor. Irak’ın İran ve Kuveyt’e karşı tehdit oluşturmadığı, aynı şekilde İran ve Kuveyt’in de daha önce savaşmış ülkeler olarak Irak’a tehdit oluşturmadıklarının kanıtlanması isteniyor. Gül’ün geliştirdiği barış planının eksenini bu oluşturuyor.
Bunu sağlamak amacıyla Ankara’nın bölge ülkelerine ileteceği üç seçenek söz konusu:
1- Saddam’ı kuşku bırakmayacak bir silahsızlanmaya razı etmek amacıyla, bölge ülkelerinin oluşturacağı bir heyetin Bağdat’a gitmesi,
2- Bölge ülkelerinin bir Irak zirvesi toplayarak, ortak tavır almaları,
3- Ortak deklarasyon yayımlanması,
Bu seçeneklerden en fazla hangisine destek gelirse, Ankara, bu seçenek üzerinde bir yol haritasıyla ortak girişime öncülük etmeye hazır.
Ankara, bugüne kadar Saddam ve Bağdat’a benzer çağrıların her bölge ülkesi tarafından tek tek yapıldığını, ancak, Gül’ün girişimiyle ilk kez "kolektif bir çağrı ve baskı" yapılacağını vurguluyor.
Eğer bu girişimlerden sonuç alınamaz ve savaş kaçınılmaz olursa...
O zaman da operasyon sonrası Irak ve bölge ülkelerinin toprak bütünlüğünün garanti edilmesi, Irak’ın parçalanmadan demokratik bir merkezi idareye kavuşturulması için yine bu altı bölge ülkesi birlikte davranacaklar.
Ankara, 20 Eylül’e kadar önerilerini daha somut olarak ortaya koyacak.
Gül, savaşsız çözüm için hala şans bulunduğunu ve umudunu yitirmediğini vurgulayarak, Saddam’ın taşıdığı sorumluluğun gereğini yerine getirmesi beklentisini sürdürüyor.