Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı




Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Türkiye'nin zaman zaman yükselişe geçtiğini ancak her defasında yeniden çakıldığını belirterek, "Bu kez iyi bir take-off yaptık, kalktık bir daha çakılmayız" dedi. Gül, makamında yaptığımız sohbette, gündemdeki konulara ilişkin görüşlerini şöyle açıkladı:

İspanya'daki terör
"Karşı karşıya kaldığımız terör, artık klasik terörden de çok farklı. Biz terörden çok çekmiş, terörden çok can kaybetmiş, acı duymuş bir ülke olarak bunu çok daha iyi görüyoruz ve hissediyoruz. Her türlü terörden, bölücü terörden büyük zarar gördük. Bu asmetrik savaşın bir parçası idi. Bu nedenle İspanya'nın karşı karşıya kaldığı durumu çok iyi anlıyoruz. Ayrıca bu olayları nefretle kınıyoruz. Artık uluslararası konuda çok ciddi bir işbirliği gerekiyor. İspanya'da ne olduğu tam olarak açıklanmadı. Onların kendi klasik örgütleri ETA mı yoksa, bir El-Kaide bağlantısı mı? Ama ne olursa olsun, terör terördür. Ancak gerçek şu ki; yaygınlaşmış bir El-Kaide bağlantılı terör var."

Irak'a silah çekmedik
"İstikameti belli olmayan bir terör cinsi ile karşı karşıyayız. Ben bunda açıkçası siyasi bir strateji göremiyorum. Türkiye için böyle bir tehlike de ortaya konulamaz. Yıllardır, Türkiye, oradaki katliamları durduran, oradaki insan acılarını dindirmek için vatansız, yurtsuz, fakir 500 bin insana yardım eden, kucak açan bir ülke olmuştur. Ayrıca Meclis kararımız da ortadadır. Bu kararla Türkiye direkt savaşın içine de girmemiştir. Türkiye savaşın da dışında kalmıştır. Biz Irak'a, Iraklıya silah çekmedik. Türkiye'nin yapmak istediği, bu acı ve çile dinsin, istikrarlı, siyasi bütünlüğünü koruyan, kendi değerlerine önem veren demokratik bir yapı ortaya çıksın olmuştur. Bundan dolayı hiç kimse Türkiye'yi suçlayamaz."

BOP teirginlik yaratmamalı
"Amerikalılar, bu büyük Ortadoğu projelerini ortaya atmadan, biz bunları konuştuk. Daha sonra da ön toplantılarımızda ön fikir yürüttük ve ben hep şunu söyledim. Hükümetimizle de sayın Başbakanımızla da kendi bölgemizin sorunlarını kendimiz sahiplenelim ve kendimiz çözelim. Kendi halkımızın mutluluğunu, kendi ülkelerimizin güvenliğini, kendi ülkelerimizin kalkınmasını, fikirlerin serbestleşmesi, demokratikleşme, şeffaflaşma, bütün bu konuları bizim gücümüzle, bizim inisiyatifimizle ele alarak gerçekleştirelim. Biz hep bunları uzun süredir söylüyoruz ve Türkiye bunları gerçekleştiriyor.
Aslında Türkiye bölgesinde büyük reformlar yapıyor. Körfez ülkeleri de yapıyor. Bu açıdan büyük Ortadoğu'dan bunlar kastediliyorsa, bölgelerin kendi inisiyatifi ile yapılıyor. Ama buna eğer dışarıdan destek olunacaksa, olunabilir. Burada çok hassas davranılması gerektiğini de her zaman söylüyoruz. Çünkü eğer bu konular askeri ve güvenlik konuları ile karıştırılırsa, bölge ülkelerinin tedirginliğini celp eder. O zaman da ülkelerin aklına farklı farklı şeyler gelir. İyi niyetli bile yola çıkılsa, sonunda farklı tepkilerle karşılaşılabilir. Bu konuda da biz herkesi ikaz ettik açıkçası. Biz kesinlikle aklımıza yatmamış bir projenin hiçbir zaman bir parçası olmayız. Bu konular çok hassas konular olduğu için bölgede tedirginlik yaratacak şekilde ele alınırsa, reaksiyonel olunur.
Ben Türkiye'yi örnek alın demiyorum. Türkiye belki bu konularda ilham kaynağı olabilir. Bizi örnek alın, bizi taklit edin şeklinde bir şey söylemeyi de pek doğru bulmuyorum. Çalışın, görün, bizler belki ilham kaynağı olabiliriz. Değerlendirin. Hep bu şekilde söylüyoruz. Bu daha samimi bir yaklaşım oluyor. Tepeden bakıyor gibi bir durum pek de güven duygusu oluşturmuyor."

AB ile büyük adımlar
"Bizim nüfusumuz içinde de pek çok etnik gruptan vatandaşımız var. Türkiye'nin demokratik standartları geçmişle mukayese edilmeyecek şekilde gelişmiştir. Türkiye, AB ile olma yolunda büyük adımlar atmıştır. Kaçınılmaz ki, müzakereler başlayacaktır. Biz kendi içimizdeki sorunları demokrasi ekseninde çözüyoruz. Hepimiz T.C vatandaşı olma noktasında kenetlenmiş durumdayız. Eğer Irak bölünürse, çatışmaların, kan ve gözyaşının hâkim olduğu bir yere döner. Biz bundan dolayı kaygı duyuyoruz. Yoksa kendi ülkemizde yaşayan insanlardan böyle bir çekingenliğimiz yoktur. Dünyadaki her ülkede etnik kökeni farklı farklı coğrafyalardan insanlar yaşamaktadır. Çanakkale'de de beraberiz, Kafkaslar'da da beraberiz. Ama korkumuz Irak bölünürse, orada bir iç harp çıkar. Ülke istikrarsızlığa girer. Ortadoğu daha Filistin - İsrail sorununu halletmemişken, böyle bir sorunu kesinlikle kaldıramaz.
Tabii ki, Türkiye'de böyle bir sorun vardı (Kürt sorunu). Ancak bu sorunların hepsinin çözümü, Türkiye'deki demokratik standartların yükseltilmesi, genişletilmesi ve bugün beraber olmaya çalıştığımız AB ile demokratik bir yapının yerleşmesi, tüm sorunları kendi içinde çözecektir. Bu sorunlar da çözülmektedir. Türkiye'nin her tarafında Kürt insanlarımız var. Demokratikleşme ve zenginliğin artırılması, refahlığın artırılmasıyla inşallah Türkiye bu siyasi istikrar ve bu kalkınma hızı içerisinde göreceksiniz 4-5 sene sonra büyük bir zıplama yapacak."

'Şimdi Türkiye tabiri caizse ekonomik 'take off' bunu yapıyor. Türkiye tarihinde birkaç kez 'take off'u yapmaya çalıştı. Ama her 'take off'tan sonra ne yazık ki bir çakılma oldu. Şimdi bu take off sürekli bir take off olacak ve kalktıktan sonra inşallah gidecek. Bundan sonra bir daha çakılmayız. Böyle olacak. Önümüzde inşallah büyük, parlak bir dönem geçecek. Bunun için bütün imkânlarımız var. Kendimize güvenimiz var. Kendi motivasyonumuz var. Dolayısıyla ben bunun gerçekleşeceğine inanıyorum. Bunlar gerçekleşince, ideolojik meseleler ve bazı etnik hareketler azalacak."
"Bu tip şeyler çok eski yıllarda yapılan şeylerdi. Türkiye bu süreçte çok çabuk değişti. Hangi açıdan değişti? Demokratik yapı, Türkiye'de çok kuvvetlendi, bütün kurumlar, herkes, kendi görev alanlarına çekildi. Dolayısıyla AB ile müzakerelere başlamaya hazır olduğunu iddia eden bir ülkeyiz.
O açıdan bu konuyla ilgili Genelkurmay Başkanlığı'nın bir araştırma başlatmış olması, dikkatli bir şekilde düzeltileceğini gözden geçireceğini gösteriyor. Eski alışkanlıkların bugünkü Türkiye'de artık geçerli olmadığını eminim ki herkes görmektedir."

Kıbrıs'ta muhakkak uzlaşma olacak
"Bir mekanizma var ve zamanında çalışıyor, 1 Mayıs'a kadar. Biz tüm samimiyetimizle Kıbrıs'ta adil bir çözüm için uğraşıyoruz, uğraşacağız da. Bütün arzumuz adil, kalıcı, her iki toplumun beraber yaşayabileceği, gerçekleri dikkate alan bir çözümü gerçekleştirmek. Bunun için muhakkak ki bir uzlaşma olacak. Şimdi böyle bir problem nasıl çözülür? Her iki taraf da karşılıklı bir uzlaşmaya girecek. Yani benim gönlümden geçenin yüzde 100'ü gerçekleşmeyebilir. Onların da gönlünden geçenin yüzde 100'ü gerçekleşmeyecek. Ama bir yerde uzlaşacağız. Bunu göstermek için samimi bir gayret içinde olmak gerekir. Türk tarafı olarak biz samimi bir gayret içindeyiz. Türkiye olarak, bunu New York'ta herkese gösterdik. Adada da bunu yapıyoruz.

Denktaş elinden geleni yapıyor
Sayın Denktaş'ın dışarıda konuşmaları sanki uzlaşmacı değilmiş gibi bir intiba veriyor ama içeride konuşurken tüm samimiyetiyle elinden gelen tüm gayreti gösteriyor. BM'nin tüm yetkilileri de bunu biliyorlar ve görüyorlar. Ama herhalde bu sizin de söylediğiniz gibi Türkiye ve Yunanistan'a kalacak. Biz bunu tercih etmeyiz ama kalacak. O zaman bizim tercihimiz konunun Başbakanlar düzeyinde ele alınması olacak. Yunanistan tarafı bu konuda ne diyecek? Tabii ki bu da önümüzdeki günlerde ortaya çıkacak. Çünkü bunlar zorlamayla olmaz. Bizim tercihimiz bu. Ama tercihimizi de göreceğiz. Buna göre bir takvim de var zaten.

Ankara bile bile lades demeyecek
Biz bile bile, farkına vara vara, bugün gördüğümüz ada gerçekleri ve iki toplumun beraber yaşayabileceği konusunda inanmadığımız bir şeye evet diyemeyiz. Bu konuda da nelere çok önem verdiğimizi biliyorsunuz. Bizim önem verdiğimiz nokta şu: Barış ilan edilince bu barış kalıcı bir barış olmalı. Beraber yaşayabilmeliler ve ayrıca bir anlaşma ortaya çıkarsa bu anlaşmanın ileride herhangi bir vesile ile değişme riskini taşımaması gerekir. Bu konuda biz kesin kararlıyız. Şunu söyleyeyim, biz bile bile bir şeye lades demeyiz. Ama bugün karşılıklı anlaşmak için uzlaşırız, karşılıklı al-ver denen süreçlerde bunlar olabilir. Ama neticede imzaladığımız o anlaşmayı, 3, 4, 5 sene sonra herhangi bir şekilde delinecek ve aşındırılacak ihtimalini kesinlikle reddederiz."

İşte Kıbrıs'ın yeni bayrağı
Kıbrıs'ta 19 Şubat'tan beri devam eden müzekerelerde ilk anlaşma sağlandı. Rumlardan ve Türklerden oluşan heyet, Birleşik Kıbrıs Cumhuriyeti'nin bayrağı için prensip mutabakatına vardı. Bayrak mavi, beyaz, kırmızı ve turuncu renklerden oluşacak. Rum basınında çıkan haberlere göre, heyetteki Türkler ve Rumlar 4 renkli bir bayrak önerilmesini kararlaştırdı. Öneri Kıbrıs Rum ve KKTC yönetiminin onayını alırsa BM tarafından açıklanacak.
BM kaynakları, siyasi müzakerelerde hiçbir ilerleme sağlanmadığı bir ortamda, böylesi mutabakatın moral verdiğine inanıyor. Annan Planı gereğince, merkezi yönetimin yanı sıra kurucu iki devletin de kendi bayrakları olacak. Rum tarafında ana muhalefet partisi Demokratik Birlik (DİSİ) Rum kurucu devletinin bayrağının Yunan bayrağı olmasını önerdi. Kararı Papadopulos verecek.