Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Kürt sorunuyla ilgili olarak, “Güzel şeyler olacak” demişti. Arkasını getirmemişti.
Bağdat’a giderken uçakta bu konuda biraz daha ipucu verdi. Cumhurbaşkanı’nın söylediklerinde dikkat çeken üç nokta var:
1- İlk kez Kürdistan ifadesini kullanması. Bunu da “Irak Anayasası’nda böyle yazıyor” diye gerekçelendirmesi.
2- “Kapalı kapılar arkasında kapsamlı bir çalışma var, umutluyum” diyerek, “Güzel şeyler olacak” sözünün neye dayandığını hissettirmesi.
3- “Artık kan, şiddet ve terör bitmeli. Siyasete geçme zamanıdır” sözleri.

Kürdistan mesajı
Cumhurbaşkanı Gül’ün Kuzey Irak yönetiminden “Kürdistan Bölgesel Yönetimi” olarak söz etmesi, Talabani-Barzani ikilisiyle bir “yakınlaşma” mesajı taşıyor.
Bu, “PKK’yı tasfiye planı”nın bir parçası olarak görülebilir. PKK’ya karşı Barzani’yi Türkiye’nin yanına çekmek amacına yönelik bir yaklaşım olarak görmek gerekir. Ki, bu yeni bir yaklaşım da değil. Barzani de önce Türkiye’yi bölgedeki Kürt yönetimini bir siyasi varlık olarak kabul etmeye çağırmıştı. Gül’ün “Kürdistan” ifadesi bu yönde Barzani’ye verilen bir “sıcak” mesaj...

Planın özü
Gül’ün Bağdat ziyaretiyle gündeme gelen, “PKK’yı tasfiye planı” nedir? Bu konu daha önce de kamuoyuna yansımıştı. ABD’nin Irak’tan çekilme kararıyla birlikte yeniden öne çıktı.
Buna göre, “Türkiye-ABD-Irak ve Kuzey Irak” işbirliğine yönelecek ve PKK etkisizleştirilip tasfiye edilecek. Planın detayları olarak yansıyanlar ise şöyleydi:
“PKK’nın yönetici kadrosu İsveç veya başka bir Kuzey Avrupa ülkesine gönderilecek. Dağdakiler bir genel afla Türkiye’ye dönecek ve PKK silah bırakacak.”
Türkiye, ABD ve Irak’ın böyle bir plan üzerinde anlaştığı da sık sık iddia edildi.
Gül’ün “Kapalı kapılar arkasında kapsamlı çalışma var” dediği, böyle bir çalışma mıdır, şimdilik bilmiyoruz.
PKK, “Madem böyle istiyorsunuz, ben de silahları bırakıyorum, yöneticiler İsveç’e gidiyor, dağdan iniyoruz” der mi?
Terör örgütleri, siyasal amaçlarına ulaşmadan silah bırakmazlar. Böyle bir aşamaya gelirse mutlaka bir “pazarlık” söz konusu olur. “Tasfiye ve silah bırakma”nın karşılığı istenir.
Bu planda, PKK’nın alacağı nedir? Bu sorunun yanıtı önemli. Eğer siyasal bir karşılık olmayacaksa, PKK’nın direnmeden silah bırakacağını sanmak safdilliktir.
Cumhurbaşkanı Gül’ün, “Siyasete geçme zamanıdır” sözü, bu konuda bir işaret fişeği sayılabilir mi? Gül, bu sözlerine açıklık getirmeden bunu bilmemiz de mümkün değil.
PKK’nın elinde silah varken de siyasette var olduğu bir gerçek. Aynı çizgideki DTP’nin varlığı bunun ifadesi. DTP’nin talepleri de ortada. Acaba, “tasfiye”nin karşılığı “özerklik, anayasal güvence, Kürtçenin eğitim dili olması” gibi bir paket midir? Böyle bir paket dahi PKK’yı silah bırakmaya ikna eder mi?
Gül’le görüşen Neçirvan Barzani, PKK için genel af istedi. Bu isteği Talabani de daha önce ifade etmişti. Gül’ün yanıtı, “Bu bizim meselemiz, başkasıyla konuşmayız” oldu. Henüz “genel af” konusunda Gül bir işaret vermiş değil. Af konusunda bir işaret yokken, “PKK’nın siyasal talepleri ne olacak?” sorusunu yanıtlamak zor.
“PKK’nın silah bırakması” karşılığında Barzani-Talabani ve ABD’nin Türkiye’nin de siyasal alanda “şunları yapması” gerekir diyeceklerine şüphe yok. “Siyasete geçme zamanı” sözü bu nedenle önemli.

Kaç tane Kürdistan?
Gül’ün Kuzey Irak’tan “Kürdistan” diye söz etmesi yeterli görülecek mi? Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, “Kürtçeyi kabul ettiler, bu toprakların adını da kabul edecekler” türünden açıklamalar yaptı. PKK, Güneydoğu’ya, “Kuzey Kürdistan, Kuzey Irak’a Güney Kürdistan” diyor.
Baydemir’in dile getirdiği, Güneydoğu için de “Kürdistan” adının konulması talebidir. Gül’den bunu da bekleyeceklerdir.
Barzani yönetimini siyasi olarak tanıyıp muhatap almak, PKK’yı tasfiye etmeye ve Türkiye’deki sorunu çözmeye yeter mi? Ankara’nın attığı adımlar, Barzani ve PKK tarafından “mevzi kazanmak” olarak görülecek, “nihai sonuç” olarak kabul edilmeyecektir.
Türkiye, Irak, İran ve Suriye’deki Kürt hareketlerinin ortak nihai hedefi, Bağımsız Büyük Kürdistan’dır. Bu dört ülkenin sınır bölgelerinde farklı aşamalarda da olsa Kürt etnik kimliğine dayalı siyasi coğrafyalar oluşmuştur.
Ankara, fotoğrafın bütününü görerek hareket etmelidir.