Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Kandil’den ve Mahmur’dan gelen PKK’lıların Habur Sınır Kapısı’ndan yaptıkları “giriş”, halkın vicdanında yer bulmadı. Aksine, önemli tepkilere neden oldu. Habur “girişi” bugün de tartışma konusu.
CHP lideri Deniz Baykal, Habur’da “hâkim ve savcıların ayarlandığı” iddiasına dayalı olarak Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay hakkında gensoru vereceklerini açıkladı.
İddia, eski Diyarbakır milletvekili Hatip Dicle’nin ifadelerine dayanıyor. Buna göre İçişleri Bakanı Beşir Atalay, kapatılan DTP’nin Genel Başkanı Ahmet Türk’e, gelecek PKK’lılar için, “Hâkim ve savcılar ayarlandı, giriş yapacaklar, geldikleri gibi geçecekler” demiş.
Söz konusu iddiayı, İçişleri Bakanı Atalay ve kapatılan DTP’nin Genel Başkanı Türk yalanladılar. Aralarında böyle bir konuşma geçmediğini açıkladılar.
Atalay ile Türk arasında böyle bir konuşma olmamış olsa da, Kandil ve Mahmur’dan gelenler, sınır mahkemesinden geldikleri gibi geçtiler. Ayrıca bu geçişi bir siyasi şova da dönüştürdüler. PKK’nın dağ kıyafetleriyle, otobüs üzerinde zafer işaretleriyle dolaştırıldılar, nutuklar attılar. Yarattıkları bu hava Türk halkından büyük tepki gördü. O kadar ki, Başbakan dahil yetkililer, “Bir daha böyle bir girişe izin verilmeyecek” açıklaması yapmak zorunda kaldılar.

Komutanın serzenişi
Son olarak Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Eşref Uğur Yiğit, tepki gösterdi. “Habur’dan giren teröristler ellerini kollarını sallayarak gezerken, ülkesi için canlarını vermeye hazır subaylarımız terör örgütüne üye olmakla suçlanıyor” diye serzenişte bulundu.
Kuşku yok ki, böyle düşünen sadece Deniz Kuvvetleri Komutanı değil. Yargıda çifte standart kuşkusuna yol açan Habur girişi nedeniyle birçok vatandaş da aynı duygu ve düşünceyi değişik yollarla yansıtmıştı.
Ergenekon davası kapsamında silahlı eyleme bulaştıkları savıyla yargılananlar dışında, bilim adamları, gazeteciler, yazarlar, çeşitli kesimlerden aydınlar tutuklu yargılanıyorlar. PKK’lılar yararlanmak istemediklerini açıkladıkları 221. maddeden, neredeyse “zorla” yararlandırılıp serbest bırakıldılar. Bu durumda, kamu vicdanının rahat olması beklenemez.

Siyasi sorun
Habur’da oluşturulan mahkemenin ve verdiği kararın sorunlu yönleri, CHP’nin vereceği gensoruda yeniden gündeme gelecek.
Habur girişinin bir uzlaşmaya dayalı olduğu açık. Bunun mutlaka, “hâkim ve savcı ayarlanması” biçiminde olması gerekmiyor. Ancak, siyasi niteliği itibarıyla ortada bir “anlaşma” olmadan, PKK’lıların dağdan gelip “görkemli bir gösteri” ile teslim olmaları için bir neden yoktu. Bu anlaşma, teslim olan PKK’lıların Habur’da kurulan mahkemede, “Pişman değiliz, pişmanlık maddesinden yararlanmak istemiyoruz” diye diretmelerinden de belli. Ellerinde mektupla, Öcalan’ın emriyle geldiklerini vurgulamak dışında, en küçük bir pişmanlık emaresi göstermeden, gelip geçtiler.

Hukuki boyut
Mahkeme boyutuna gelince. PKK’lılar Habur’da oluşturulan bir çeşit seyyar mahkemenin kararıyla serbest kaldılar. Kandil ve Mahmur’dan gelenlerin serbest bırakılmasını sağlayan karar da yeniden canlanan tartışmalar konusunda fikir veriyor. Kararı yeniden anımsayalım:
“Şüphelinin ülkeye kendiliğinden giriş yapmak suretiyle adli makamlara başvurması nedeniyle, hakkında TCK’nın 221. maddesinin uygulanması ihtimaline binaen, şüphelinin sorgusu yapıldığından, başka bir suçtan hükümlü veya tutuklu değilse serbet bırakılmalarına...”
“Şüpheli”, kamuoyunun pişmanlık diye bildiği 221. maddenin gereğini yerine getirmiş değil; aksine, “Ben pişman değilim” diye diretiyor. Ama mahkeme, “ileride pişman olmaları ihtimaline binaen” hüküm kurup, serbest bırakıyor. “Pişman değilim” diyen teröristi pişmanlıktan serbest bırakıyor! Hem literatüre geçecek hem de yıllarca tartışılacak bir karar!