Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Başkan Bush, ortak basın açıklamasında "stratejik ilişki" kavramını kullanırken, Başbakan Erdoğan "stratejik birliktelik" ve sonra da "stratejik ortaklık" kavramlarını kullandı.Bu kavramlar arasında önemli farklar bulunsa da Başbakan Erdoğan, "stratejik ortaklık" kavramını yeğleyerek, iki ülke arasındaki ilişkiyi olduğundan daha güçlü yansıttı. En azından öyle olmasını istediği mesajını vermiş oldu.Bush görüşmesi sonrasında değişik vesilelerle yaptığı görüşmelerde de ABD-Türkiye ilişkisinin ABD-İngiltere, ABD-İtalya ilişkisi gibi stratejik ortaklığa dayandığını ifade etti.Dünyanın tek süper gücü konumunda ABD ile böyle bir ilişki geliştirmek ve korumak, 1989 sonrasında birçok ülkenin amacı haline geldi. Sovyetler'in dağılmasıyla serbest Doğu Avrupa ve Balkanlar'ın zayıf ülkeleri, bağımsızlığına yeni kavuşan Kafkas ülkeleri bu yarışın içindeler. Başbakan Erdoğan da Türkiye-ABD ilişkisini böyle görmek istiyor. Başbakan Erdoğan'ın ABD gezisinin olumlu yönlerinden biri olarak, "stratejik ortaklık", "stratejik ilişki" kavramlarının kullanılması gösterildi. Türkiye ile ABD arasında stratejik ortaklığın koşulları var mı? Türkiye'nin ilişkileri, ABD'nin İngiltere, İsrail, Kanada gibi ülkelerle olan ilişkileri gibi olabilir mi?Stratejik ortaklığın temel koşulu, ulusal çıkar birliği ve buna dayalı ortak dış politikadır.Bu açıdan bakıldığında ABD ile Türkiye arasında ulusal çıkar birliği ve buna uygun ortak dış politika bulunduğunu söylemek zordur.Bu tür bir ilişkinin kurulması yönünde en önemli deneyim Irak olayında yaşandı. 1 Mart tezkeresinin eklerini oluşturan mutabakat metinleri, ABD ile Türkiye arasında böyle bir ilişkinin başlangıcı olarak görülüyordu. Ancak, yönetimlerin mutabakatına karşın, TBMM bu tezkereyi geri çevirdi.TBMM'nin bu kararında Türk halkının eğiliminin en önemli etken olduğunu göz ardı etmemek gerekir. Sadece milletvekilleri değil, mutabakata varan ve tezkereyi hazırlayan hükümet ve iktidar partisi olarak AKP de bunu onaylamadı.Ulusal çıkar açısından bakıldığında, Irak olayında ABD ile Türkiye'nin hedefleri örtüşmüyor, aksine çatışıyordu. Bu zıtlığa rağmen varılabilen mutabakat dahi onay alamadı. Türkiye, Kuzey Irak'ı ve oradaki gelişmeleri tehdit olarak görürken, ABD, Bağdat'ı tehdit olarak görüyordu. Türkiye, Kuzey Irak'taki mücadelesi sürecinde Bağdat'ı yanında görmek isterken, ABD, Bağdat'la mücadelesinde Kuzey Irak'ı yanında görüyordu. Bu koşullar, ulusal çıkarlarda örtüşme bir yana çatışma halini gösteriyordu.Halkın tepkisi de bunu yansıtıyordu. Koşulları var mı? Irak deneyimi ortadayken, bundan sonrası için ABD ile Türkiye arasında bir stratejik ortaklık ilişkisi kurulması ve korunması nasıl sağlanacak?ABD'nin, İran ve Suriye'den başlayarak ortaya koyduğu niyetler ile Türkiye'nin ulusal çıkarları örtüşüyor mu? ABD'nin Büyük Ortadoğu Projesi nedir ve bu projede Türkiye'den bekledikleri nelerdir? Bu bir stratejik ortaklık olacaksa bundan ne anlaşılması gerekir?Henüz bu soruların yanıtları ortada yok.Böyle bir beklenti hissettirilirken, daha başlangıçta Washington açısından gündeme getirilen talep, Türkiye'de ABD karşıtlığının giderilmesidir. Bu karşıtlığın nedenleri ele alınmadan, Irak olayında yaşananların yarattığı karşılıklı güvensizlik ortadan kaldırılmadan, stratejik ortaklık nasıl kurulacaktır?ABD ve Türkiye, karşılıklı olarak böyle bir ilişki içinde olmayı istiyorlarsa, halkın onayı olmadan, bunu yaşama geçirmek nasıl mümkün olacaktır?Bu koşullarda, ilişkinin dayatmalardan çıkıp "ortaklığa" dönüşmesi söylem ve niyet düzeyinde kalır.Sorun kapıya dayandığında söylem yetmeyecektir... fbila@milliyet.com.tr Bundan sonrası...