Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı



Kıbrıs'ta 30 yıldır kimsenin burnu kanamadıysa bunun nedeni iki toplumlu, iki bölgeli düzendir.
Türk tarafının iki kesimliliğin güçlendirilmesinde ısrar etmesinin nedeni de budur. Gerçekçilik bu sistemin güçlendirilmesini gerektirmektedir. Bulunacak çözümün iki devletin oluşturacağı bir çatı devlete dayanması, özellikle güvenlik ve geleceğe dönük çatışma alanlarının azaltılması için de akılcı bir yöntemdir.
Dünyanın bugün birçok bölgesinde yaşanan çatışmalar, Kıbrıs'ta duyulan kaygıları artırıyor. 30 yıldır iki ayrı kesimde barış içinde yaşayan Türk ve Rumları çatışmaya uygun bir biçimde iç içe geçirmenin riskli olacağı gerçektir. Bu bakımdan Türk tarafının Kuzey'e geçecek Rum sayısının mümkün olduğunca azaltılması ve ayrıca mülkiyet sorununun toplu çözülmesinde ısrar etmesi yerindedir.
Türk tarafı bu düşünce ve kaygılarla iki kesimli, iki toplumlu modelin temel alınmasını ve konfederal bir yaklaşımla çatı devlet kurulmasını istemektedir.
Buna karşın Annan planı bireysel mülkiyeti esas alarak ve toplu takasa olanak tanımayarak, 30 yıl geride kalmış, değişmiş, el değiştirmiş mal - mülk üzerinde kavga yaratacak bir yaklaşım sergilemektedir.
Rum tarafı ise "iki devlet, iki halk" yaklaşımını reddetmekte, üniter yapıya yakın bir ortak devlet ve "tek toplum" tezini savunmaktadır ki, Kıbrıs gerçeklerinden uzak ve çatışmayı körükleyici bir yöntemde ısrar etmektedir.
Kıbrıs'ta dini, dili farklı iki ulus ve 30 yıldır fiilen işleyen iki ayrı devlet vardır. Çözümün bu gerçek üzerinde inşa edilmesi gerekir. Bu gerçeği yok sayarak, Türk ve Rumlardan tek bir ulus, iki ayrı devletten tek bir devlet yaratmaya çalışmak, sorunu çözmek değil daha da karmaşık ve gelecek açısından tehlikeli bir hale sokmaktır.
Oysa, bu gerçekleri kabul edip, ortak bir çatı devlet oluşturmak ve mümkün olduğunca iki toplumlu iki kesimli düzeni güçlendirip güvence altına almak doğru yaklaşımdır.
Bu itibarla Türk tarafının yaklaşımı hem gerçekçi, hem de güvenli olan yaklaşımdır.
Kan gölüne dönmüş İsrail - Filistin sorunu başta olmak üzere, Irak'ta, Kosova'da, Suriye'de, Gürcistan'da yaşananlar ortadayken, Kıbrıs'ta iki kesimliliğe dayalı barışı riske edecek bir iç içe geçirme çabasını "çözüm" diye dayatmanın mantığını anlamak zordur. Hele insanları mal - mülk kavgasına tutuşturacak bir mülkiyet anlayışını esas almanın neye hizmet edeceğini izah etmek daha da zordur.
Bu "iyi niyet misyonu"yla bağdaşan bir yaklaşım değildir.
Türkiye, 1974 müdahalesinde haklı olduğunu unutmamalıdır. Kıbrıs Türkü de kimseye borçlu olmadığı gibi alacaklı konumdadır.