Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

İsrail, Gazze’yi karadan, havadan, denizden bombalamayı sürdürüyor. Anlaşılıyor ki, kafasına koyduğu hedeflere ulaşıncaya kadar da durmayacak.
Birleşmiş Milletler’in (BM), Avrupa Birliği’nin (AB) veya bölge ülkelerinin İsrail’i durdurmaları mümkün değil. ABD, İsrail’in arkasında olduğu sürece BM Güvenlik Konseyi’nin etkili olması söz konusu değil. İsrail de ABD gibi BM’yi ciddiye almıyor.
AB de İsrail üzerinde etkili değil. Kaldı ki, AB’nin İsrail’i gerçekten durdurmak gibi bir niyetinin olup olmadığı da tartışılır. ABD’nin ise zaten böyle bir niyeti yok. İsrail, hedeflerine ulaşıncaya kadar ABD’den veya AB’den etkili bir tepki görmeyecektir. Bugüne kadar verilen cılız tepkiler bunu gösteriyor.

İsrail’in sorumluluğu
İsrail, istediği kadar “Hedefimiz Hamas’tır” diye açıklama yapsın, asker-sivil demeden, kadın-çocuk demeden bombalamayı sürdürdükçe inandırıcı olmayacaktır.
İsrail’in çelişkileri şöyle sıralanabilir:
1- Bugüne kadar ölü sayısı 530’u buldu. Her geçen saat bu sayı artıyor. Bölgeden gelen haberler, ölenler arasında 40 kadın 80 çocuk olduğu yolunda. Televizyonlar minik ceset görüntülerini yayımlıyorlar. Bu tablo içinde, “Bizim hedefimiz Hamas ama savaşta siviller de zarar görüyor” demek, kabul edilebilir bir izah değil.
2- İsrail, “Gazze’yi işgal niyetimiz yok” diyor ama kara harekâtında 20 bin asker, 400’e yakın tank kullanıyor. Gazze’ye yaptığı kara harekâtı işgal görüntüsü veriyor. Buna hava ve denizden yaptığı bombalamaları da katarsak, söyledikleriyle yaptıklarının birbirini tutmadığı açık biçimde görülüyor.
3- Amacını Hamas’ı etkisiz kılmak olarak açıklayan İsrail’in, orantısız güç kullanarak yaptığı saldırıya karşı El Fetih güçleri de Hamas’la birlikte çatışmalara katılmaya başladılar. İsrail, Hamas’la El Fetih güçlerini birbirine yaklaştırmış ve Hamas’ın Filistinliler içindeki siyasi desteğini artırmış oldu.

Türkiye’nin rolü
İsrail’in saldırısına en sert tepkiyi Türkiye verdi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Arap ülkelerinin liderlerinden çok daha sık ve çok daha sert konuşmalar yaptı. “Ölen Filistinli çocukların ahı yerde kalmayacak” diyecek kadar İsrail’in karşısında yer aldı.
İnsani açıdan bakıldığında, Başbakan Erdoğan’ın tepkisini anlamak, kamuoyundaki duygulara paralel olarak konuştuğunu söylemek mümkün. Televizyonlarda çocuk cesetleri gördükçe Erdoğan’ın söylemine herkes iştirak ediyordur.
Ancak, İsrail ve Suriye arasında arabuluculuk işlevi gören ve bu misyonunu ateşkesi sağlamak için devam ettirmek isteyen Ankara’nın, Hamas ve Halid Meşal’in sözcüsü gibi bir izlenim vermesi konumunu ve rolünü sınırlayabilir.
Ankara bu gerçeği görmüş olmalı ki Dışişleri Bakanı Ali Babacan, dün ilk kez, Hamas’tan söz etti. Hemen ateşkes ilan edilmesini, İsrail’in harekâtını durdurmasını ve ilk kez Hamas’ın da İsrail’e yönelik saldırılara son vermesi gerektiğini söyledi.
Babacan’ın çizdiği çerçeve ve Başbakan’ın Danışmanı Ahmet Davutoğlu’nun İsrail’in Ankara Büyükelçisi’yle temasa geçmesi, diplomatik açıdan Ankara’nın konumunu merkeze daha çok yakınlaştırabilir.

Obama’nın suskunluğu
İsrail’i, ancak ABD durdurabilir. Ancak, Bush yönetiminin böyle bir niyeti yok. Seçilmiş başkan Barack Obama’nın suskunluğu, “Bush’a karşı nezaket gösteriyor” diye açıklanamaz. Yeni ABD Başkanı da “susarak” İsrail’e destek veriyor.
Washington’ın mevcut veya gelecek yönetiminin, İsrail, “İşimi bitirdim” işareti vermedikçe harekete geçmeyeceği anlaşılıyor.
Olan Filistinli çocuklara oluyor.