Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

20. yüzyıl "İstikbal göklerdedir" diyen Büyük Atatürk'ü doğruladı. 21. yüzyılın bu uzgörü açısından daha da güçlü kanıtlarla dolu olacağına kuşku yok. Türk Hava Kuvvetleri'nin 95. yılı dün sessiz sedasız kutlandı. Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK), kuvvetlerin kuruluş yıldönümlerini dışa açık törenlerle kutlamıyor. Böyle bir geleneği yok. Türk Hava Kuvvetleri'nin, neredeyse dünya havacılık tarihiyle yaşıt olduğunu söylemek abartı sayılmaz. Wilbur ve Orwilli Wright kardeşlerin ilk motorlu uçağı uçurmayı başardıkları 1903'ten, çok değil, 8 sene sonra Türk Hava Kuvvetleri'nin nüvesi kurulmuştu.Türk Hava Kuvvetleri, 1909-1912 arasında kurulan ABD, Rusya, Fransa, İngiltere, Almanya, İtalya, Avusturya hava kuvvetleriyle aynı yaştadır. Dünyanın ilk hava kuvvetlerindendir.Harbiye Nazırı Mahmut Şevket Paşa'nın emriyle 1911'de kurulan "Havacılık Komisyonu", Türk Hava Kuvvetleri'nin kuruluşu olarak kabul edilir. Aynı yıl, sınavla seçilen Yüzbaşı Fesa Bey ve Teğmen Yusuf Kenan Bey, Fransa'ya pilotluk eğitimine gönderilmişlerdir. 1912'de eğitimini bitiren bu iki subay, Türk ordusunun ilk pilotlarıdır. Fesa Bey, Fransa'nın 780., Türk ordusunun da 1. brövesini, Yusuf Kenan Bey ise, Fransa'nın 797. brövesini almışlardır. Bu iki subayın arkasından her yıl Türk subayları Fransa'ya uçuş eğitimine gönderilmiş, aynı yıllarda ilk uçaklar alınmış ve Hava Kuvvetleri giderek gelişmeye başlamıştır. Balkan Savaşı'ndan itibaren de görev almaya başlamışlardır.Bugün Türk Hava Kuvvetleri, dünyanın en önde gelen hava kuvvetleri arasında sayılıyor. Kullandığı teknoloji, personelinin eğitim düzeyi, NATO çerçevesinde üstlendiği görevler, uluslararası yarışmalarda aldığı dereceler, Türk Yıldızları'nın başarıları, Türk Hava Kuvvetleri'nin gücünün ve düzeyinin göstergeleri... Havacılıkla yaşıt Türk Hava Kuvvetleri'nin bugün ulaştığı düzey, Türkiye'nin bu alandaki teknolojik gelişmeleri en azından kullanıcı olarak yakaladığını gösteriyor. Üretici olarak da çeşitli alanlarda çabaları sürüyor. Ama henüz teknoloji üretiminde Türkiye'nin birçok sektörüne göre daha ileri olsa da dünyanın ulaştığı düzeyde olmadığı biliniyor.Erdal İnönü, bilim adamı kimliğiyle Türkiye'nin geri kalmasındaki en önemli nedeninin "bilgi" üretmemesi olduğunu söylemişti. Böyle olunca bilim ve teknolojide dışa bağımlılık, temel engeli oluşturuyor. En son teknolojileri satın alabiliyorsunuz ama onları yöneten programları, kodları alamıyorsunuz.Dünyanın ulaştığı düzeye baktığımızda, tam da Atatürk'ün işaret ettiği gibi, göklerde, uzayda yoğun bir çalışma olduğunu görüyoruz. Ekonomik düzeyi yeterli olmayan ülkelerin bile uzay programlarıyla teknoloji üretmeye çabaladıkları gözleniyor. Birçok ülkede de bu çalışmalara Türk Hava Kuvvetleri öncülük ediyor, üniversitelerle, özel sektörle birlikte çalışarak, bilgi, teknoloji üretiyor.Havacılıkta dünyanın en eski ülkelerinden biri olarak Türkiye'nin de sadece askeri amaçla değil, sivil amaçla da bu alanda doğru hedefler belirlemesi gerekiyor. Bugün her şey uzaydan izlenebiliyor, bilgiler uzaydan gidip geliyor. Birçok ülke ABD ve Rusya ile ortak programlar geliştirerek uzaya yönelmeye çalışıyor. Mekikler her seferlerinde değişik ülkelerden astronot taşıyorlar. Türkiye'nin de bu trendi ıskalamaması gerekiyor.Çin, Hindistan, Pakistan, İran gibi ülkelerin yakaladıkları ve yakalamaya çalıştıkları teknoloji düzeyi dikkate alındığında, Türkiye'nin de teknolojik hedeflere yönelmesi gerektiği daha iyi anlaşılıyor.Örneğin, Türk Hava Kuvvetleri'nin 100. yılında Türk astronotlardan söz edilmesi, uzay çalışmalarının belli düzeylerde de olsa yaşama geçirilmesi gibi...İstikbal hâlâ göklerde... fbila@milliyet.com.tr Uzay çalışmaları