Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


       Çankaya Köşkü'ndeki resmi görüşmeleri Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel açıyor.
       ABD Başkanı Clinton'a, Türk - ABD ilişkilerinin tarihini kısaca özetledikten sonra şu mesajı veriyor:
       - Soğuk savaş dönemini ABD ve Türkiye çok iyi götürmüşlerdir. Bu dönemin sorunlarına karşı başarılı bir ortak politika izlemişlerdir. Yeni dünya düzeninin koşulları da yine ABD ile Türkiye'nin yakın işbirliğini gerektirmektedir. Yeni koşullarda Türkiye'nin kendinden beklenen rolü layıkıyla yerine getirebilmesi için elinden tutulması gerekir. Bugüne kadar iki dost ve müttefik ülke olarak çok iyi geldik. Bundan sonra da bu çizginin güçlendirilerek sürdürülmesi gerekir.
       Başkan Clinton'ın yanıtı ise Demirel'in mesajını karşılıyor:
       - Bizim de irademiz aynı yöndedir. Tarihin Türkiye'nin önüne büyük fırsat çıkardığını düşünüyoruz. Türkiye kendinden emin ve cesur davranırsa çok büyük bir ilerleme sağlayacaktır. ABD, bu yönde Türkiye'nin her zaman destekçisi olacaktır. Kafkaslar'da, Balkanlar'da, Orta Asya'da, Ortadoğu'da Türkiye kilit ülke durumundadır. Bu konumunu değerlendirirse 21. yüzyılda belirleyici ülkelerden biri olacaktır. Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne girmesini çok önemsiyor ve kararlılıkla savunuyoruz. Görevde olduğum yedi yıl boyunca bunu savundum. Savunmaya devam edeceğim.
       Başkan Clinton konuşmasında enerji konusuna da giriyor ve Bakü - Ceyhan hattını çok önemsediklerini ve gerçekleşmesi için üzerine düşeni yapacaklarını belirtiyor. Mavi Akım projesine ise hiç değinmiyor.
       Başkan Clinton'ın "Türkiye'den beklentiler" anlamında üzerinde durduğu üç konu oluyor:
       - Türkiye'nin demokrasi ve insan haklarında standartlarını yükseltme çabalarını memnuniyetle gözlüyoruz. Türkiye demokrasisini insan haklarını, düşünce özgürlüğü düzeyini yükseltir, Yunanistan'la ilişkilerini daha iyileştirir, Kıbrıs sorununa bir çözüm geliştirirse, kendinden beklenen rolü çok daha iyi görür.
       Cumhurbaşkanı Demirel daha sonra Başbakan Bülent Ecevit'e söz veriyor.
       Ecevit'in Clinton'a mesajı ise ekonomik ağırlıklı oluyor:
       - Türkiye büyük bir kalkınma hamlesi içinde. Hem ekonomik, hem de demokratik açıdan büyük bir mesafe kaydetmiş durumda. Ancak Türk ekonomisi ağır bir darbe aldı. Uzakdoğu ve Rusya krizlerinin yanı sıra art arda gelen deprem felaketleri ekonomik yükünü artırdı. ABD, IMF ve Dünya Bankası'ndan beklentimiz Türkiye'nin uluslararası piyasalardan kaynak bulması konusunda yardımcı olmalarıdır. ABD'nin bu yöndeki desteği, Türkiye'nin uluslararası piyasalardan kendi olanaklarıyla kaynak bulmasını kolaylaştıracaktır.
       Cumhurbaşkanı, Ecevit'ten sonra Dışişleri Bakanı İsmail Cem'e dış politika ve Devlet Bakanı Mehmet Ali İrtemcelik'e de demokratikleşme ve insan hakları konusunda söz veriyor.
       Çankaya Köşkü'ndeki görüşmeler iki taraf açısından da karşılıklı olumlu mesajlarla noktalanıyor.
       * * *
       ÇANKAYA Köşkü'ndeki görüşmeler sonrasında Türk tarafının izlenimi şöyle:
       - Başkan Clinton, Türkiye konusunda samimi görünüyor. Türkiye'nin AB'ye girmesi konusundaki desteği de açık. Avrasyalaşma sürecinde Türkiye'nin önemini hem jeo - stratejik, hem de eko - stratejik açıdan kavramış bir lider. Önümüzdeki dönemde ABD - Türkiye stratejik işbirliği güçlenebilir. Bunun için Clinton'ın beklentileri ise şöyle sıralanabilir:
       1- Demokrasi çıtasının yükseltilmesi,
       2- İnsan hakları konusunun çözülmesi,
       3- Kıbrıs sorununun çözülmesi.
       Peki bunlar birer önkoşul sayılabilir mi?
       Bu sorumuza görüşmeye katılan bir yetkili, "Hayır" yanıtını veriyor:
       - Biz öyle bir hava çıkarmadık. Ama ABD'nin bu konuların takipçisi olduğunu zaten biliyoruz.
       - Clinton, demokrasi ve insan hakları konusunu gündeme getirirken "Kürt sorunu" gibi bir kavram kullanıyor mu?
       - Hayır. Yaklaşım, genel olarak kültürel bütünleşme, kaynaşma. Clinton'ın, Çankaya'da ortaya koyduğu beklenti, Türkiye'nin Avrasyalaşma sürecinde kültürel bir köprü olması. Hem Doğu ile Batı arasında, hem de Müslümanlıkla, Hıristiyanlık arasında. Verdiği mesaj, bütün kültürlerin korunarak, birbiriyle ilişkiye geçirilmesi.
       - Kıbrıs konusunda son anda yaşanan kriz Ankara açısından geziyi gölgeler mi?
       - Gölgeleyebilirdi ama önlendi. BM bir yoklama yapmış oldu. Ancak, Sayın Denktaş'ın ve Ankara'nın tepkisi sonucu düzeldi. Eğer ABD düzelmesini istemeseydi, öyle kalırdı. O zaman sorun krize dönüşebilirdi. Ama ABD de düzelmesini istedi ve Kofi Annan, geri adım atmış oldu.
       Ankara, Clinton'dan beklediği desteği ve mesajları almış görünüyor.



Yazara E-Posta: fbila@milliyet.com.tr