Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


       Ankara'nın nesi meşhurdur?
       - Bankalara el koyması bir de döviz mevduat hesabı...
       Ankara 5 yılda 10 bankaya el koydu. El koymak zorunda kaldı.
       Neden?
       - Bankaların mali bünyesi bozuldu da ondan.
       - Neden bozuldu?
       - Taahhütleri varlıklarını çok aştı da ondan.
       - Kim yaptı?
       - Banka sahipleri.
       - Sonra ne oldu?
       - Hiç.
       - Nasıl hiç?
       - Hiç işte. Bankalara devlet el koydu. Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'na devredildi.
       - Sahipler ne oldu?
       - Suya düştü.
       - Su ne oldu?
       - İnek içti?
       - İnek ne oldu?
       - Dağa kaçtı.
       - Dağ ne oldu?
       - Yandı - bitti, kül oldu.
       Bu kadar işte!..
       * * *
       TÜRK bankacılık sisteminin önemli zaaflarından biri tasarruf mevduatının yüzde yüz devlet güvencesinde olmasıdır.
       Bu güvence 1980'li yılların başında tasarruf sahibini korumak için sınırlı biçimde sağlanmıştır. Bu sınır, en yüksek devlet memuru sayılan Başbakanlık Müsteşarı'nın emekli ikramiyesi kadardır.
       Ancak 1994 krizinde üç bankanın batması üzerine, vatandaşın bütün bankalardaki parasını çekip, bankacılık sistemini çökertmesinden endişe edildiği için, tasarruf mevduatının yüzde yüzü devlet güvencesine alınmıştır. Ekonomik ve mali bünyenin çok bozuk olduğu bu dönemde güvence uygulaması vatandaşın paniğe kapılmasını önlemiş ve hastalığın sağlam bankalara bulaşmasına engel olmuştur.
       Ancak, bu güvence daha sonra bir istismar aracı haline gelmiştir.
       Yüzde yüz devlet güvencesi bulunduğu için küçük bankalar boylarından büyük, olağanüstü yüksek faizlerle para toplamaya başlamışlardır.
       Devlet güvencesine dayanarak bankacılık ölçülerinin çok üzerinde risk üstlenen bankaların akıbeti doğal biçimde batmak olmuştur.
       Bu noktaya gelmek özellikle iyi niyet taşımayan sahip ve yöneticiler için belki de arzu edilen bir durumdur. Nasıl olsa, vatandaştan yüksek faizle toplanan parası, devletin güvencesi altındadır.
       Bu halde, örneklerini daha yeni yaşadığımız gibi banka sahibi, bankadaki parayı kendi şirketlerine kredi olarak çekmekte, sonra battım diyerek, bankayı devlete tamtakır teslim etmektedir.
       Artık Türk bankacılık sistemi bu zaaftan kurtarılmalıdır.
       Her köşe başında süpermarket açana banka kurma veya alma izni verilip, üstüne de mevduat devlet güvencesine alınınca, çocukların kumbaralarına kadar piyasadan fil hortumuyla para emmek işten bile sayılmamaktadır.
       Bu halde bankacılık kuralları içinde "temkinli" davranan büyük bankalar enayi, boyundan büyük tahhütle para toplayıp batan küçük bankalar "uyanık" sayılmaktadır.
       Tıpkı büyük bankaya normal faizle para yatıranın enayi, küçük bankaya yüksek faizle para yatıranan uyanık sayılması gibi...
       Bu istismar kapısının kapatılması için yüzde yüz olan mevduat güvencesi kademeli olarak azaltılmalı ve mali bünyenin en uygun olduğu zamanda kaldırılması gerekir.
       Aksi halde alınacak tepki bir başka banka reklamındakine döner:
       - Karşınızda çocuk mu var?



Yazara E-Posta: fbila@milliyet.com.tr