Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı



Başbakan Bülent Ecevit, iç ve dış gündemdeki konulara ilişkin sorularımızı yanıtlarken, ANAP Genel Başkan Yardımcısı Erkan Mumcu'nun kendisine ilişkin eleştirilerine de sert yanıt verdi.
Ecevit'e yönelttiğimiz sorular ve yanıtları şöyle:

ANAP Genel Başkan Yardımcısı Erkan Mumcu, "21. yüzyılın Başbakanı olamayacağınızı, 20. hatta 19. yüzyılı bile anlamadığınızı, kalkınmanın köylüden başlayacağının bir yalan olduğunu" söyledi. Bu sözler ANAP'ın size karşı bir politikasını mı yansıtıyor?
- Sadece Erkan Mumcu değil, başka ANAP'lılardan da son zamanlarda bize çok haksız böyle koalisyon adabıyla pek bağdaşmayan sesler geliyordu. Ama bunlara ses çıkarmıyorduk. Genelde ANAP'la ilişkilerimiz iyi. ANAP'ın kendi içinde birtakım sorunları var. Bu sorunları DSP'ye yüklenerek aşabiliriz düşüncesi yer etmiş olabilir. Ancak bu geçerli bir çözüm değil. Sayın Yılmaz'la ilişkilerimiz iyi, genelde sorunumuz yok. ANAP'ın kendi içinde birtakım sorunları olduğu anlaşılıyor. Ama bunların çözümlerine katkıda bulunamayız.

Mumcu sizin için "19. yüzyılı bile anlamadığı aşikârdır" diyor.
- Şimdi bir polemiğe girmek istemiyorum. Sayın Mumcu'nun söylediklerinin ciddiye alınacak tarafı yok. O düzeye inemem. Sayın Yılmaz'ın da, alacağını sanmıyorum.

İleri giden ifadeler de var. Örneğin köy - kent...
- Ben polemiğe giremem.

Mesut Bey bu sözlerden dolayı sizi arayıp bir şekilde gönlünüzü aldı mı?
- Hayır. Dediğim gibi. Bu konuyla ilgili olarak fazla bir şey söylemiyorum. Kendisiyle bugün konuşmadık. Onun da bunları ciddiye alacağını sanmıyorum.

EKONOMİDE İŞARETLER İYİ
IMF'den gelen haberler Türkiye'nin yıl sonuna kadar yapılacak ödemenin yanında, ek yardım da alacağını gösteriyor. Son bilgiler nelerdir?
- Evet, o söz verildi. O konuda bir kuşkumuz yok. Beklenmedik bir aksilik çıkmazsa, ayrıca daha önce taahhüt edilmiş olan yardımın ötesinde 10 milyar dolar daha vaat edilmiş görünüyor. Bir kuşkumuz yok. İnşallah dünyada beklenmedik şeyler olmaz. Bunlar kredi aslında, bağış değil. Ama iyi koşullu ve zamanında imdadımıza yetişen bir kredi.

Stand - by mektubunun hazır olduğu ve Derviş'in bu mektupla Kanada'ya gittiği söyleniyor.
- Daha kesinleşmeden kuralları belirlenemez. Yani öyle anlaşılıyor ki, bize vaat edilenin üstünde bir 10 milyar dolarlık kredi daha gelecek. 11 Eylül'den sonraki yediğimiz darbe ancak böyle giderilebilirdi.

DERVİŞ BAŞARILI
Derviş'in 11 Eylül'den sonra yürüttüğü mesaiyi nasıl buluyorsunuz?
- Başarılı ve iyi çalıştı. Canla başla çalışıyor. Biz de hükümet olarak ona gereken kolaylıkları sağlıyoruz.

Başarısız olduğu, beklentileri karşılayamadığı gibi eleştiriler vardı?
- Çoğulcu bir ortamda çeşitli sesler çıkıyor. Ama genelde kararlı bir şekilde kendisine verilen çalışmayı yürütmeye çalışıyor. İyi sonuçlar da gelmeye başladı.

Ek yardımın gelişi ile artık reel sektörün üretimi artacak diyebilir miyiz?
- Bunları mutlaka yapmamız gerekiyor. Son dönemlerde yoğun bir çalışma yapıyoruz. Hazine'nin bazı zorlukları vardı. Bu zorlukları aşmaya çalışıyorlar. Ekonomiyi canlandırmamız, özel sektörü canlandırmamız kesin koşul. Bu arada bütün kapanan firmaları dünyaya açıklıyoruz ve açıyoruz. Desteklemek isteyenler olabilir. Bu konuda işyeri sahiplerini de güç bırakmayacak şekilde bütün dünyaya çağrıda bulunuyoruz.

KIBRIS AYRILMAZ PARÇAMIZ
Kıbrıs gerginliği sürüyor. Ankara'nın yaklaşımında bir yenilik var mı?
- Kıbrıs'la ilgili olarak bazı çevrelerden çok tatsız birtakım görüşler geliyor. Özellikle son günlerde. Oysa Kıbrıs bizim herhangi bir şekilde ödün vermemize yol açabilecek bir konu değil. Türkiye'nin bir anlamda ayrılmaz bir parçası. Bu konuda bir özveride bulunmamız mümkün değil. Ama olmayacak şeyler söyleniyor. Mesela, kuzeyle güney birleşirse, bütünleşirse Kıbrıs buna razı olursa, kuzeye bir akın başlayacaktır. Evler işgal edilmeye başlayacaktır. Bu bir kehanet değil. En yetkili ağızlardan ifade ediliyor. Ayrıca bir Rum hanım dava açtı. Benzer davalar da açıldı. Kuzeydeki evine geri dönmek istiyor. Geçmişte Kıbrıslı Rumlar Türkler nasıl soykırımda bulunduklarını söylediğimde bunlara acayip tepkiler geliyor ki, bu çağda Avrupa'da soykırım olur mu? Ama insanlık tarihinin en ağır soykırımlarından biri Sırp militanlar tarafından uygulandı. Ve uygar dünya tedbir almak zorunda kaldı. Rumların AB'ye girmesi Türkiye için de çok ciddi bir durum yaratıyor.

AFGANİSTAN’DA BOŞLUK DOLDURULMALI
Afganistan'a Türk askeri gönderilmesi hangi aşamada?
- Evet koşullar çok hızlı değişiyor. Taliban'ın kaçışıyla meydan boş kaldı. Yönetim açısından, siyaset açısından ortada devlet yok. Bu ciddi bir boşluk. Bu boşluğun süratle ve çok sağlıklı bir biçimde doldurulması gerekir. Buna en büyük katkı da Türkiye'den gelebilir. Çünkü Türkiye daha 1920'lerden beri Afganistan'a her alanda, her konuda yardım sağlamıştı, destek sağlamıştı. Ancak son yıllarda bu ilişkileri tekrar canlandırdık. Orada okullar, hastaneler yapıyoruz. Sulama sistemleri yapıyoruz. Yalnız Kuzey İttifakı bölgesinde değil, resmen tanımadığımız Taliban bölgesinde de yapılıyor. Öyle sanıyorum ki, Türkiye'nin bu işe katılması Taliban'da moral çöküntüsü yaratmıştır. Çünkü askeri harekâtı Taliban İslam'a karşı göstermişti. Fakat Türkiye'nin Müslüman oluşu, dinine çok bağlı bir toplumdan geliyor olması, Taliban'ın bu tezinin çökmesine neden oldu.

Bundan sonraki aşamayı nasıl görüyorsunuz?
- Siyasal, yönetsel boşluğun süratle doldurulması gerekiyor. Burada tabii birtakım kurullar, birçok devletin dahil olacağı çalışmalar işleri uzatabilir. Bunda en etkili olabileceği ülkeler bellidir. Bunların başında ABD ve İngiltere geliyor. Türkiye geliyor. Pakistan geliyor. Bütün bunların uzamaması, gecikmemesi büyük önem taşıyor.

Türkiye bir arabuluculuk rolü üstlenebilir mi?
- Bence olabilir ve olması gerekir. Türkiye'nin Afganistan'da özel bir konumu var. Eğer araya İkinci Dünya Savaşı girmeseydi, Afganistan'da da laik ve çağdaş bir devlet kurulacaktı.

Türkiye, barışı sağlama misyonu üstlenecek mi? Asker sayısını artırması gündeme gelecek mi?
- Doğal olarak böyle bir şeyi üstlenebiliriz tabii. Fakat daha da önemlisi; bir an evvel siyasal boşluğun doldurulması gerekir.

Asker sayımızı artırmak ne zaman gündeme gelebilir?
- Durumdaki değişmelere göre. O kadar hızlı gelişiyor ki, Kuzey İttifakı'nı oluşturan güçler eğer Batı’nın katkısı olmazsa nereye kadar sürdürebilirler. Bu da sorulması gereken bir sorudur. Yani bir belirsizlik ortamından geçiyoruz. Bunun için çok büyük bir süratle bunun tedbirlerini almamız gerekiyor.

BM'nin Barış Gücü kararı alma olasılığı yüksek mi?
- Şu anda böyle bir karar yok, ama olabilir. Fakat dediğim gibi asıl önemli olan siyasal boşluğun doldurulması ve insani yardımların zamanında yerine ulaşabilmesi ve Türkiye bu konuda bir hayli adım attı. Şu aşamada öyle görünüyor ki, askeri katkı, daha çok insani ve siyasi amaçlarla olacaktır.

Türkiye'nin Barış Gücü'ne komuta etmesi nasıl olur?
- Şimdiden böyle iddialı ifadeler kullanmayı doğru bulmam, ama Türkiye'nin çok önemli işlevi olacağı, Türkiye'nin çok özel bir konumunun bulunduğu belli. Herhalde bunun gerekleri de yerine getirilecek.

Kıbrıs Rum yönetiminin uluslararası terörle bağlantılı olduğu yönünde CIA Başkanı'nın açıklamaları oldu.
- Kaldı ki Sırp militanların, terörist eylemleri ve soykırımları yapanların kendilerini en çok destekleyenlerin Kıbrıs Rum yönetiminin bulunduğu biliniyor.

Teröre bu ölçüde bulaşmış bir ülkenin Avrupa Birliği'ne alınması çelişki mi?
- Ciddi bir çelişki olduğu kanısındayım. Her şeyden önce Kıbrıs'ta iki ayrı yönetim olduğu, devlet olduğu gerçeğinin kabul edilmesi gerekir. Ve tabii yakın geçmişte Türklere yönelen soykırım olaylarının hafife alınmaması ve hatıraların canlandırılması gerekir.

Seçimlerde yüzde 10 barajının düşürülmesinden yana olduğunuz yazıldı?
- Ben o konuda hiç kimseye bir şey söylemedim. Yanlış bir haber. Ben şu sırada seçimden bahsetmenin ekonomik açıdan ciddi sakıncalar duğracağına inanıyorum.