Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Mütedeyyin kesim, dinine bağlı ama dinci olmayan, dini kullanarak siyaset yapmayan, din üzerinden ekonomik çıkar sağlamayan, topluma ve devlete din kurallarının hâkim olması için dayatmada bulunmayan, mazbut bir yaşam süren insanlardan oluşur.
Mütedeyyin kesim, sosyal demokrat değerlere uzak değildir. Altta kalanın canı çıksın ilkesiyle çalışan vahşi kapitalizme, gelir dağılımı adaletsizliğine, eğitimde, sağlıkta fırsat eşitsizliğine, yolsuzluğa, hırsızlığa, rüşvete, yetim hakkı yenmesine, adaletsizliğe, hukuksuzluğa, kayırmacılığa, din ticaretine karşıdırlar. Ayrıca ulusal çıkarlara ve değerlere de bağlıdırlar. Bu değerler, sosyal demokrat değerler ve ideallerle çelişmez.
Sadece dinine bağlı oldukları için dinci partilerin arka bahçesi gibi görülmeleri yanlıştır. Dini değerleri istismar ederek bu insanları kandırmak bir yere kadar mümkündür.
Bu nedenle CHP’nin bu kesimlere hitap etmesi, onlarla iletişime geçmesi, onların yaşam koşullarıyla ilgilenmesi, gerçek sorunlarına eğilmesi isabetli bir politika olur. Hatta CHP’nin bu kesimlere ulaşması zorunludur. Bu iletişim, sadece CHP’ye değil, mütedeyyin ailelere de katkıda bulunur. Onları din bezirgânlarının ellerinden, etki alanlarından kurtarır. Çocukların çağdaş eğitime yönelmelerine, kadın-erkek eşitliğine, kadın haklarına, çocuk haklarına doğru yönelmelerini sağlar. Bu CHP’nin de DSP’nin de görevidir.

Ecevit’in peşinde
Ortanın solu hareketiyle başlayıp düzen değişikliği hedefiyle kitlelere ulaşan Bülent Ecevit’in peşinden giden ve onun yüzde 42 oy almasını sağlayanlar, bu toplumun, bu ülkenin insanları değil miydi? 1989 yerel seçimlerinde Erdal İnönü liderliğindeki SHP’yi yüzde 28 oyla birinci parti yapan da bu insanlar değil miydi?
1999’da DSP’yi birinci parti yapanlar bu toplumun insanları değil miydi? Aynı toplum Süleyman Demirel liderliğindeki AP’yi, DYP yi, Turgut Özal liderliğindeki ANAP’ı iktidar yapmadı mı? Necmettin Erbakan’ın liderliğindeki RP’yi aynı insanlar birinci parti yapmadılar mı? Tayyip Erdoğan’ın liderliğindeki AKP’yi iki dönemdir tek başına iktidar yapan aynı toplumun insanları değil mi?
O halde, başörtüsü toplumun tercihini belirleyen tek faktör değil. Ondan çok daha önemli faktörler var. Ekonomik refah, iş, adil gelir dağılımı, eğitim, sağlık hizmetleri, eşitlik, adalet; yolsuzluğa, hırsızlığa, dolandırıcılığa karşı mücadele, insanca yaşayabilecekleri bir düzen değişikliği...
Bu umudu veren partiler başı örtülü veya açık toplumun büyük kesiminden destek alabiliyorlar. Eğer umudu boşa çıkarırlarsa da aynı toplum tarafından sandığa gömülüyorlar.

AKP’nin başarısı
AKP’nin iki dönemdir elde ettiği seçim başarısını başörtüsüyle, türbanla açıklamak mümkün değildir. AKP, daha önce iktidarlar döneminde yaşanan 50 milyar doları bulan yolsuzluk, hırsızlık, hortumlama ve nihayet ağır ekonomik krizin yol açtığı koşullarda bir umut olarak görüldüğü için başarılı oldu.
AKP’nin geleceğini de yine başörtüsü belirlemeyecektir. Din istismarı bir dereceye kadar destek sağlar. Toplum AKP’ye verdiği desteğin kötüye kullanıldığını görür; ekonomi bozulur, hırsızlık, yolsuzluk, rüşvet, kayırmacılık giderek yaygınlaşırsa, AKP’nin akıbeti de farklı olmaz.
Bu nedenlerle mütedeyyin kesim AKP’nin çantasında keklik değildir.