Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

ABD Başkanı Barack Obama Ankara ziyaretinde yeni bir dönemin başladığını gösteren güçlü mesajlar verdi. Eski Başkan George W. Bush’tan çok farklı bir söylem kullandı. Sadece Türkiye için değil bütün ülkeler için askeri güce değil, barışa, uzlaşmaya ve diyaloğa dayalı bir dünya görüşü sergiledi.

Atatürk ve laikliğe vurgu

Obama’nın TBMM’de yaptığı konuşmada Atatürk’e övgüler yağdırması dikkat çekiciydi. ABD Başkanı’nın Atatürk’ü överken bıraktığı en büyük mirasın demokratik, laik, güçlü Türkiye olduğunun altını çizmesi, “Ilımlı İslam” söyleminin geride kaldığının önemli kanıtlarından biriydi.

Yeni ortaklık modeli

“Ilımlı İslam” söyleminden “demokratik, laik” Türkiye yaklaşımına geçişte, Çankaya Köşkü’nde Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’le birlikte yaptığı basın toplantısındaki sözleri de çok önemliydi.
Obama, Çankaya Köşkü’nde, yeni bir “ortaklık modeli”nden söz etti. ABD Başkanı, bu ortaklığı dine, dini veya etnik kimliklere değil, vatandaşlık bağına, ortak ideallere dayandırdı.
Obama, ortaklık modelini açıklarken, Türkiye’nin halkının çoğunluğu Müslüman olan Batılı bir ülke olduğunu belirttikten sonra, “Biz kendimizi Hıristiyan, Müslüman veya Musevi diye tarif etmiyoruz; vatandaşlık ve ortak ideallerle tarif ediyoruz. ABD gibi, Türkiye de benzer değerlerle kurulmuştur” diyerek,  yeni bir tanımlama yaptı.

Türkiye’nin önemi

Obama, konuşmasında ilk denizaşırı ziyaretini neden Türkiye’yi yaptığını da çok net ifadelerle ortaya koydu. Türkiye’yi, Doğu ve Batı arasında bir köprü olarak tanımlarken, bunun İstanbul Boğazı’ndaki köprülerden değil, tarihten, kültürden, medeniyetten, ticaretten kaynaklandığını vurguladı. Türkiye’nin bölgedeki gelişmelerin ortasında olmasına dikkat çekti. Türkiye’nin büyüklüğünün tam da bu ortadaki konumundan kaynaklandığını söyledi. İlk ziyaretini Türkiye’ye yapmasının nedeninin de tam olarak bu öneminden kaynaklandığını ifade etti.

PKK ve El Kaide

Obama, TBMM’de PKK ve El Kaide’yi terör örgütü olarak bir kez daha tanımladı. Bu sözleri, DTP grubu dışında Obama’nın TBMM Genel Kurulu’ndan büyük alkış aldı.
Türkiye, ABD ve Irak’ın terörle mücadele konusunda işbirliğini sürdüreceklerini vurguladı.

Kürtçe yayın

ABD Başkanı, Türkiye’nin son yıllarda demokratikleşme yönünde önemli adımlar attığına dikkat çekti. TRT’nin Kürtçe yayına geçmesini ise bütün dünyanın saygıyla karşıladığına işaret etti.
Terörü tümüyle dışlayan, demokratik açılımları ise destekleyen bir söylem kullandı. Korkuların değil özgürlüklerin ve demokrasinin ulusları güçlendirip ileriye götüreceğini söyledi.

Ermenistan ve soykırım

Obama, Ermenistan ve soykırım konusunda çok dikkatli bir dil kullandı. Seçim kampanyasında soykırım iddiasıyla ilgili olarak ifade ettiği görüşlerinin değişmediğini, ancak Cumhurbaşkanı Gül’ün önderliğinde başlayan Türkiye-Ermenistan görüşmelerinden umutlu olduğunu belirterek, bu sürecin sonucunu bekleme eğiliminde olduğu izlenimi verdi.
Cumhurbaşkanı Gül de ABD’li gazetecinin bu konudaki sorusunu yanıtlarken, Türkiye’nin ortak komisyon kurma ve sorunu tarihçilere bırakma konusundaki yaklaşımını etkili bir dille aktardı.
Obama, Meclis’teki konuşmasında, geçmişle yüzleşmekten kaçmamak gerektiği mesajını verdi. Aksi halde tarihin bir yük olacağını söyledi.
Azınlıkların ülkeyi zenginleştirmede katkılarının olduğuna dikkat çekti. Bu bağlamda Heybeliada Ruhban Okulu’nun açılması yönündeki talebi de dikkate getirdi.
Kendinden örnek vererek, “Benim görünümümdeki insanların, değil başkan olmak oy kullanma hakları yoktu” diyerek, tarihle, gerçekle yüzleşmenin, özgürlüğün, eşitliğin, demokrasinin en doğru çözüm olduğu mesajını verdi.

ABD’nin locası

TBMM’de ABD’nin Ankara Büyükelçiliği’nin davetlilerinin oluşturduğu locanın toplumsal yapısı da ilginçti.
ABD Büyükelçiliği, hemen her görüşten ve her kesimden önde gelen isimleri davet etmişti. Medya yelpazesinin değişik görüş ve konumdaki gazete sahipleri, genel yayın yönetmenleri, Ankara temsilcileri ve yazarları, ABD Büyükelçiliği’nin davetlisiydi. Davetliler arasında laik kimliğiyle öne çıkan üniversite mensupları da Kürt kimliğiyle öne çıkan akademisyen ve yazarlar da vardı. Keza türbanlı davetliler de ABD’nin davetli locasında yerlerini almışlardı. ABD Büyükelçiliği, toplumun bütün renklerini locaya taşımış, hiçbir kesimi dışlamamaya özen göstermişti.