Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Uçağın en güvenli ulaşım araçlarından biri olduğu gerçektir. Ama bir diğer gerçek de uçak kazalarından kurtulma şansının çok az olduğudur. Bu nedenle “uçak düştü” haberi en çok korkulan haberdir. Uçak düşünce “Ölen var mı?” diye değil, “Acaba kurtulan var mı?” diye sorulmasının nedeni budur.
Nitekim, önceki gün, “Türk Hava Yolları’nın uçağı Amsterdam’da düştü” haberi gelince arkasından, “Maalesef kurtulan olmadı” haberi de bekleniyordu. Oysa gelen ilk haberler “mucize” gibiydi:
“1 kişi öldü.”
Bir kişi olsa bile ölüme sevinilmez elbette. Ama, bu haber bile sevinçle karşılandı. Çok geçmeden bundan da iyi haber ulaştı:
“Can kaybı yok.”
Uçakta yolcusu olan olmayan bütün vatandaşlarımızın bu haberle sevince boğulduklarına kuşku yok. Hele uçakta yolcusu olanların yaşadığı sevinci bir düşünün...
Kuşku yok ki, böyle büyük facialarda ilk gelen haberler gerçeği yansıtmayabilir. Ama haber resmi makamlarca bildiriliyorsa, gerçek olduğu düşünülür.
“Can kaybı” olmadığı haberini Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım verdi. THY Genel Müdürü de aynı açıklamayı yaptı.
İnsanlarımız sevince boğuldu...

Ölüm-kalım haberi
Bu sevinç uzun sürmedi. Önce “Maalesef 7 ölü var”, haberi verildi. Kısa bir süre sonra Hollanda “9 ölü” olduğunu açıkladı.
Ölüm-kalım haberleri diğer haberlere benzemez. Kesinlik kazanmadan verilmemesi gereken haberlerdir. Hele Bakan ve Genel Müdür’ün resmi bilgilere dayanmadan bu konularda açıklama yapmaları kabul edilemez bir hatadır.
Gün boyu Ankara ve İstanbul’dan “kriz yönetimi” adı altında yapılan açıklamalar özellikle uçakta yakınları bulunanlar açısından bir “işkence”ye dönüştü.
Kim öldü kim kaldı, belli olmadı.
İzleyenleri çileden çıkaracak açıklamalar ve haberler yapıldı.
Örneğin, THY yetkilisine soruldu:
- Ölenlerin hepsi yolcu mu?
- Hayır. Hepsi yolcu değil.
O halde ölenler arasında personel var! Peki pilotlar mı, hostesler mi? Kaçı pilot, kaçı hostes?
Cevap yok...
Kısa bir süre sonra başka bir haber:
“Üç pilottan ikisi öldü. Ama hangi ikisi bilinmiyor?”
Tekirdağ uçağının üç pilotunun da fotoğrafları ekranda:
“Bunlardan ikisi öldü!”
Hangi ikisi? Belli değil.
Hosteslerin fotoğrafları da ekranda...
Öldüler mi, kurtuldular mı? Belli değil.
THY, pilotları hakkında bilgi alamamış olabilir mi?
Mümkün değil. Mümkün olmaması lazım. Ama THY yetkililerinden ses seda yok.
O arada pilotlar derneğinin başkanına soruluyor:
- Kaptan pilot arkadaşım dediniz. Aradınız mı?
- Aradım ama ulaşamadım. Zaten cep telefonu kullanmaz.
Pilot, pilotu arayarak bilgi almaya çalışıyor. THY, uçuş ekibi hakkında bilgi vermiyor. Veya bilgisi yok.
Ama televizyonlar bildiriyor:
“Pilotlar kabine sıkışmışlar...”
Öldüler mi, kaldılar mı?
Belli değil.
Ölen yolcular kimler?
O da belli değil.

Uçağın düşüş nedeni
Ölüm-kalım haberleri gibi, uçağın neden düştüğüne ilişkin haberler de bir felaketti.
Her önemli olayda olduğu gibi ekranlar “uzmanlar”la doldu. Her “uzman” kendine göre bir “düşüş tahmini” yaptı.
Bir uçağın neden düştüğünü kesin olarak belirlemek için aylar süren çalışmalar gerektiği bilindiği halde, kimse “tahmin”de sınır tanımadı.
Büyük bir üzüntü içinde izlediğimiz “kriz yönetimi” değil, “kriz”di.