Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Bağımsız Büyük Kürdistan için yola çıkan Abdullah Öcalan ve PKK’nın, bu hedeften vazgeçtiği sık sık söylenir. Öcalan, bağımsızlık yerine, “demokratik cumhuriyet” tezini, özellikle İmralı savunmaları süreci sonunda, “demokratik özerklik” talebine dönüştürdü.
Demokratik Toplum Kongresi (DTK) de, “özerklik bildirgesiyle” kendine göre özerklik ilan etmiş, BDP de bunu desteklemişti. BDP’li ilk heyetin Öcalan’la görüşmesinden sonra, ikinci ziyaret beklenirken BDP Eşbaşkanı Gültan Kışanak, “Yolumuz dümdüz özerk Kürdistan” diyerek, bu hedefi yinelemişti.
Bugün Sırrı Süreyya Önder, Altan Tan ve Pervin Buldan’dan kurulu BDP heyeti, Öcalan’la ikinci görüşmeyi gerçekleştirmek üzere İmralı’ya gidecekler.
BDP heyetinden önce kardeşi Mehmet Öcalan’la görüşen Abdullah Öcalan, hükümete, “çözüm projesini” ilettiğini açıkladı. “Yol haritasını verdim” dedi.
Öcalan, son seçimlerden önce de bir “yol haritası” hazırlamış ve hükümete vermişti. Bu haritayı Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın onaylamadığı bilgisi yansımıştı. O yol haritasında Öcalan, özetle “özerklik” istiyordu. Yeni verdiğini söylediği yol haritasında ise yeniden reddedilmemek için “özerklik” talebine yer vermediği yönünde haberler basında yer aldı. Öcalan’ın hükümete verdiğini söylediği projenin içeriği bilinmiyor. Özerklik kavramı kullanılmasa bile fiilen bu anlama gelecek taleplerde bulunup bulunmadığı da meçhul.

Ayrışma mı, bütünleşme mi?
Devletin dolayısıyla hükümetin Öcalan’la başlattığı sürecin nasıl gelişeceği ve nasıl bir sonuca varacağını şimdiden kestirmek mümkün değil.
Bu sürecin Türkiye’yi nereye götüreceği sorusu çok önemli. Girilen yol ayrıştırıcı bir işlev mi görecek, bütünleştirici bir işlev mi?
PKK/BDP/DTK cephesinin, “demokratik özerklik” talebinin adı konulsa da konulmasa da bir “çözüm” olması, bütünleştirici bir işlev görmesi mümkün mü?

Cerrahoğlu’nun röportajı
Cumhuriyet yazarı Nilgün Cerrahoğlu, İspanya’da uygulanan, “özerklik modeli”nin çözüm olup olmadığı sorusuna yanıt oluşturacak çok önemli bir röportaj yaptı.
Cerrahoğlu, Franco rejiminden demokratik rejime geçişini sağlayan 1978 Anayasası’na katkı veren ve özerklik sistemini savunan İspanya’nın ünlü düşünürü Fernando Saveter’le yaptığı röportajı köşesinde 5-12 Şubat tarihleri arasında yazdı.
Saveter, İspanya’nın bugün karşılaştığı sorunlar karşısında özerklik modelini artık bir çözüm olarak görmediği, aksine ülkede ayrışmayı güçlendirip, ortaya ayrılma eğiliminde devletçikler çıkardığını söylüyor. “Ortak aidiyeti yitirdik” diyen Saveter, Madrid’in devrettiği yetkileri şimdi geri almaya, ayrılmaları önlemeye çalıştığına vurgu yapıyor. İspanya’nın bugün karşılaştığı en önemli sorunlardan birinin, “ayrılıkçı yerelcilik” olduğunun altını çiziyor.
Saveter, sonuç olarak bir zamanlar desteklediği özerklik modelinin, ayrılıkları derinleştirdiğini, 17 özerk bölgede 17 ayrı tedrisat uygulandığını, bazı bölgelerde resmi dil İspanyolcada eğitim yapılamadığını belirtiyor. Katalonya’da İspanyolca eğitim hiç yapılamadığını, Bask bölgesinde ise çok zorluklarla yapıldığını söylüyor.
Türkiye’nin yeni bir sürece girdiği bugünlerde Nilgün Cerrahoğlu’nun bu röportajının okunmasında büyük fayda var.