Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı



     Başbakan Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, bir süredir GATA'da kalan Ecevitler'i geçtiğimiz hafta sonu ziyaret etmişler. Azerbaycan Devlet Başkanı Haydar Aliyev'e geçmiş olsun dedikten sonra, aynı hastanede tedavisi süren Rahşan Ecevit'e sağlık dileklerini iletmek üzere Bülent Ecevit'e uğramışlar. O sırada istirahatte olan Rahşan Hanım'ı görememişler ama Bülent Ecevit'le sohbet etmişler. Her ikisi de Rahşan Hanım'a rahatsızlığı hakkında bilgi alıp yapabilecekleri bir şey olup olmadığını sormuşlar. Erdoğan ve Gül'ün bu nezaketleri Ecevitler'i memnun etmiş.
     
     ERDOĞAN SÖZ VERDİ
     DSP lideri Ecevit'e dün Başbakan Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Gül'le sohbetlerinin nasıl geçtiğini sorduk. "Yarım saat zamanımız oldu, bu nedenle her konuya giremedik" dedikten sonra, "ama" diye devam etti: "Köy-Kent konusunu açtım. Projenin finansmanını Dünya Bankası'nın üstlendiğini ve bu kaynağın başka yere harcanmasının mümkün olmadığını anımsatarak, projeyi durdurmanın sakıncalarından söz ettim."
     - Sayın Erdoğan nasıl karşıladı?
     - Aslında, konu ve karar hakkında detaylı bilgi sahibi olmadığı anlaşılıyordu. Ancak, beni dikkatle dinledi ve notlar aldı. İlgileneceğini söyledi. Bu proje birçok açıdan Türkiye'ye çok yararı olacak bir projedir. Bunu vurguladım. Sayın Başbakan'ın ilgileneceği izlenimi aldım.
     
     'RAHŞAN İYİLEŞİYOR'
     Köy - Kent projesi Ecevitler'le bütünleşmiş bir proje. Hasta ziyaretinde de Başbakan'a ilettiği ilk konunun Köy - Kent projesi olması şaşırtıcı değil.
     Bülent Ecevit, Rahşan Hanım'ın sağlık durumunun hızla iyiye gittiğini söylüyor.
     Doktorların endişe edecek bir durum olmadığını belirttiklerini de aktardı. Bu arada kendi sağlığını sorduk. "Bir sorunu olmadığını" söyledikten sonra ekledi:
     - Sağolsunlar, tabii burada doktorlarımız bana da ilgi gösteriyor. Bakıyorlar. Ama Allah'a şükür, bir sorun yok.
     Ecevit, dünkü görüşmemizde sorularımızı yanıtlarken, ABD ile ilişkiler ve Irak'taki gelişmelere dikkat çekti. Ecevit, Türkiye'nin savaşın dışanda kalmasının doğru bir karar olduğunu ancak, AKP hükümetinin bu sonuca tesadüfen ulaştığı kanısında:
     "Öyle veya böyle Türkiye'nin savaşın dışında kalması doğru olmuştur. Ancak bu sonuç Türkiye'nin saygınlığı böyle hırpalanmadan da alınabilirdi. Hükümet bu konuda kesin, kararlı ve açık bir politika izleyemedi. Ne istediği, ne yaptığı belli olmadı. Meclis'in kararı bu nedenle biraz tesadüfi oldu. Oysa başından itibaren Türkiye'nin bu savaşın dışında kalacağı, kalması gerektiği açıkça söylenseydi, Türk - Amerikan ilişkileri zedelenmezdi. Türkiye'ye yönelik böyle ağır eleştiriler yapılamazdı."
     Ecevit, ABD Savunma Bakan Yardımcısı Wolfowitz'in Türkiye'ye ilişkin sözlerini de şöyle değerlendirdi:
     
     'ABD DÜRÜST DEĞİLDİ'
     "Çok keskin çok ağır sözler. Bunlara fırsat verilmemeliydi. Hükümet başında net bir tutum alabilseydi, bu fırsat tanınmamış olurdu."
     Ecevit, ABD'nin tutumuyla ilgili olarak da şu yorumu yaptı: "ABD, Türkiye'ye karşı dürüst ve açık davranmadı. Bu süreçte başından beri tutumu böyleydi. Bu da güven sarsıcı bir durumdur. Hala da güven vermiyor. Ben, Kuzey Irak'taki gelişmelerden ve Türkmenler'in durumundan ciddi kaygı duyuyorum."
     Artık geçmiş kararların tartışılması yerine geleceğe bakılması gerektiğini vurgulayan Ecevit, ABD'nin, Irak'ta işinin zor olduğunu düşünüyor:
     
     'TÜRKİYE'SİZ OLMAZ'
     "Irak öyle dışarıdan kolayca yönetilecek bir ülke değildir. Eğitim düzeyi yüksek, iyi yetişmiş bir halkı vardır. Bu bakımdan ABD'nin işi hiç kolay değil. Ayrıca ABD'nin sadece Irak'la ilgili değil başta İsrail - Filistin sorunu olmak üzere Ortadoğu'nun tümüyle ilgili planları olduğu anlaşılıyor. Bu durumda ABD'nin Türkiye'yi göz ardı etmesi, devre dışı bırakması büyük hata olur. ABD, Türkiye gerçeğini görerek ve Türkiye'yle daha yakın bir işbirliği ve danışma içinde politika belirlemek durumdadır. ABD, Birinci Körfez Savaşı'ndan sonraki süreçte bunu görmüş olmalı." Ecevit, Ankara'nın Irak'ın yeniden yapılandırılması sürecinde çok dikkatli olması gerektiğini vurguluyor. Özellikle Kuzey Irak ve Türkmenler konusunda bu dikkati elden bırakmaması gerektiğini anımsatıyor.