Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Hikmet BİLA

AMERİKA birine tokat attı mı, yanındakini de deviriyor. Yedi yıl önce Irak'a vurdu, Türkiye sendeledi. Anlaşılan yine Saddam'ı gözüne kestirdi. Vuracak...
Pekiyi, Türkiye ne yapacak? Hükümet ortakları arasındaki "üslup farkı"na bakılırsa netlik yok. Başbakan Bağdat'a gözdağı verirken, Başbakan Yardımcıları Washington'u korkutmaya çalışıyor. Ancak gelişmeler, Başbakan ve yardımcıları da dahil Türkiye'nin şiddetli bir fırtınayla güneye doğru sürüklendiğini gösteriyor.

Aslında her şey, Milliyet'in bir manşetiyle su yüzüne çıktı. Başkan Clinton'ın Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'e yazdığı mektubu, bir gece yarısı ele geçirip yayınladık. Clinton, bu mektupta özetle, "Körfez'de bana yardımcı olmazsan, dostluğumuz bozulur" mesajı veriyordu. Tıpkı, 34 yıl önce Başbakan İsmet İnönü'ye mektup yazıp, "Benden izinsiz Kıbrıs'a müdahale edersen karışmam ha" diyen Başkan Johnson gibi... Bazı gazeteler, işin bu yönünü görememiş, "Clinton Demirel'den yardım istedi" gibi safiyane başlıklar kullanmışlardı. Üstelik mektubun içeriğini bulamadıkları için, sayfalarında küçücük yerler vermişlerdi.
Başbakan Yardımcısı Ecevit, arkadaşımız İhsan Yılmaz'a konuşurken, bir oldu -bitti ile Türkiye'nin savaşa sürüklenebileceğini söyledi. Ardından Başbakan Yılmaz, Saddam'ın elinde Kayseri'yi, Konya'yı vurabilecek güçte füzeler bulunduğunu açıkladı.
"Saddam Konya'yı vurur mu vurmaz mı" kavgası sürerken, Dışişleri Bakanı İsmail Cem'in Bağdat gezisi geldi. Bu geziyi güçlü bir kadroyla izledik. Barçın Yinanç, Vahap Yazaroğlu ve Ateş Tümer, Cem - Saddam zirvesini ayrıntılarıyla izleyip görüntülediler. Barçın, tarihi zirvenin perde arkasını elde etmeyi başardı.
Ardından toplanan Bakanlar Kurulu'nun perde arkasını da Önder Yılmaz ve Utku Çakırözer yazdılar. Olası bir göçe karşı Türkiye'nin Kuzey Irak'ta 15 kilometrelik bir bölge oluşturması, en önemli karardı. Dün Fikret Bila'nın haberiyle bu konu biraz daha netlik kazandı. İnsani Destek Harekatı adı verilen bu operasyon, göç mağdurlarına kucak açmayı amaçlıyordu. Biz de manşetimizde "Kucak Harekatı" adını verdik. Bu harekatın daha derinlere inebileceği, Serpil Çevikcan'ın bugünkü haberinde vurgulanıyor.
Türkiye'nin de konuşulduğu Clinton - Blair zirvesinin içyüzünü Washington temsilcimiz Yasemin Çongar yazdı

Dünya Saddam'la uğraşırken, Galatasaray spor kulübümüz de Saddam'ın oğlu Uday'ı aratmayacak bir olayın kahramanı oldu. Uday, başarısız Iraklı futbolcuları falakaya yatırmıştı. Galatasaray sutopu takımının yöneticileri Uday'ı da solladılar. Oyuncuları aç bırakarak, saçlarını kestirerek, tuvalette yatmaya zorlayarak "cezalandırdılar." Fuat Ercan'ın bu faciayı anlatan haberi Milliyet'te yayınlanınca kıyamet koptu. Şimdi, Galatasaray camiasına bu Uday'lığı kimin soktuğu araştırılıyor.

Savaş çığlıkları arasında göze ve kulağa hoş gelen tek şey, Japonya'da başlayan Kış Olimpiyatları. Dünyanın en büyük dostluk organizasyonu, göz kamaştırıcı coşku ve görüntülerle başladı. Milliyet, Nagano olimpiyatlarını adına yaraşır bir kadroyla izliyor. İhsan Topaloğlu, Hüseyin Kırcalı ve Togay Bayatlı'dan oluşan dev Milliyet ekibi, insanlarımızın içine ferahlık veren beyaz olimpiyatlardan haber, izlenim ve fotoğrafları sizlere aktarıyorlar.

Toplumumuzun sorunlu kesimlerini ele alan araştırmaların usta kalemi Nail Güreli, öğretmenlerden sonra hukukçularımızın durumunu da inceledi. "Hukukumuz, Hukukçumuz" yazı dizisi, sadece yargı mensuplarından değil, toplumun tüm kesimlerinden okurlarımızın büyük ilgisiyle karşılandı. "Adalet Mülkün Temeli" ise Nail Güreli'nin yazı dizisinde soruluyor: "Adaletin bu mu Türkiye?"
Geçtiğimiz hafta en çok ses getiren bir haberimiz de ekonomi sayfalarımızdaydı. Milliyet, "faize vergi" kararını, yürürlüğe girdiği gün duyuran tek gazete oldu. Diğerleri, sonradan Milliyet'in peşine takıldılar.
Ortalık savaş kokuyor, havada füze sesleri dolaşıyor. Ve biz füze gibi haberler yapmaya devam ediyoruz.
İyi haftalar dileğiyle...


Yazara Email H.Bila@milliyet.com.tr