Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Tarihin tekerini tersine çevirmek isteyenlerin sonu hep hüsran oldu. Bir dönem bir toplumu, bir ülkeyi, bir bölgeyi belki geri bıraktılar ama, sonunda tarihin ileri dönen çarkları arasında eriyip gittiler.
İran'da geçen hafta patlayan ve giderek yayılan olaylar, bu ülkede geri dönülmez bir sürecin başlangıcını işaret ediyor. Tahran'da başgösteren eylemler, kısa sürede ülkenin diğer önemli kentlerine de sıçradı. Elli binden fazla genci sokağa döken öfkenin, artık şiddet yoluyla ilelebet bastırılması olanaksızdır. Belki, öğrenci isteklerinin bir kısmı karşılanarak eylemler bir süre yatıştırılabilir, ama çok geçmeden yine başlar. Çünkü olay, sadece öğrenci talepleriyle ilgili değildir. Sorun, özgürlük sorunudur. İran'ın 20 yaş gençliği, özgürlüğün bayraktarlığını yapıyor. Bu gençler, İran'da molla rejimini kuran ayaklanma günlerinde doğan insanlardır. Sınırlı basın özgürlüğüne bile katlanamayan rejimin baskıları, bu gençlik ayaklanmasının çıkış noktasıdır. Gençlik ve basın özgürlüğü. Bu ikisinin karşısında durmak o kadar kolay değil.
Kimi yorumculara göre İran'da yaşanan olaylar, rejim değişikliğine kadar gidebilecek bir harekete dönüşebilir. Kimilerine göre de, rejim değişikliği olmasa bile, Hatemi öncülüğündeki ılımlı hareketin önemli köprübaşları elde etmesi mümkün.
İran'ın yumuşaması, gerek Ortadoğu ve Kafkaslar gerekse Türkiye için olumlu bir gelişmedir. Yirmi yıldır, molla rejimini Türkiye'ye ihraç etmeye çalışan İran'ın çağdaş demokrasi yönünde atacağı her adım kazançtır. Kendini, karanlığa dönük bağlardan kurtaran İran, Türkiye'nin güvenliği için de bir şanstır.
Eğer İran bu yönde bir gelişim gösterirse, sadece o ülkede değil, Ortadoğu'nun birçok ülkesinde de özgürlükçü demokrasinin kapıları açılacaktır. 21'inci yüzyılda dünya barışının kilidi Ortadoğu olacaktır. Ortadoğu'da barışın yolu da, özgürlük ve demokrasiden geçmektedir. Artık kendi halklarını ortaçağ yöntemleriyle tutsak alan, ülkesine ve komşularına zulüm ve sefaletten başka bir şey vermeyen Saddam'ların, Hafız'ların dönemi geçiyor. İran'ın ve Irak'ın sahip olduğu ekonomik kaynakları bir düşününüz. Petrolü düşününüz. Bu iki ülke, halklarını refah içinde yüzyıllarca yaşatabilecek olanaklara sahipler. Ama o ülkelerde, yokluk, kıtlık ve savaşlar içinde nesiller gelip geçiyor.
1980'lerin başından bu yana Türkiye'nin başı üç komşusuyla beladadır. Suriye ve Irak'ın PKK terörüne nasıl destek olduğu artık daha iyi biliniyor. PKK destekçiliğinin yanı sıra, molla rejimini Türkiye'ye ihraç etmeye çalışan İran'ı da bunlara ekleyince, Türkiye'nin nasıl hala ayakta durduğunu anlamak bile güçleşiyor.
Türkiye'nin laik, demokratik rejimi bunu başardı. Ama çağdışı rejimler başaramayacak. Daha ne kadar böyle devam edebilirler? Edemezler. Etmeyecekler. Bu bir kehanet değil. 21'inci yüzyıl öyle istiyor. Türkiye'nin "iyi" komşuları olacak.
Yeni yüzyıla girerken Ortadoğu rahatlayacak, Türkiye rahatlayacak.




Yazara E-Posta: h.bila@milliyet.com.tr