Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Seçimlerden ne bekliyorsunuz? 20 gün sonra bir kucak dolusu oy pusulasını bir dizi sandığa atacaksınız. Akşam televizyonun karşısına geçip "milli iradenin tecellisi"ni bekleyeceksiniz.
Ne çıkacak?
ANAP - DSP koalisyonu mu? Anayol mu? Anayol - Sol mu? Fazilet - Yol mu?
Ne farkedecek?
"Siyasal partiler demokratik hayatın vazgeçilmez unsurlarıdır", tamam da nasıl oluşurlar, seçimlere nasıl girerler, kimler nasıl seçilir, parlamentoda ne iş yaparlar, asıl bunlara bakalım. Ve sonda söyleyeceğimizi başta söyleyelim:
Türkiye'de demokrasi temsil gücünü kaybediyor. Bu, vahim bir gelişmedir. Daha da vahimi, demokrasinin temsil gücünü kaybetmesi kanıksanıyor, doğallaşıyor.
Bu Anayasa'yla, bu Seçim Yasası'yla ve bu Siyasi Partiler Yasası'yla Türkiye'nin yılları geçiyor, nesiller harcanıyor.
Bu şekilde oluşan Meclisler de çözüm üretecekleri yerde kriz yaratıyorlar. Parlamentonun gündemi, kamuoyunun ve dünyanın gündeminden kopuyor. Ülke yönetilmez hale geliyor, çünkü;
1. Siyasal akımlar Meclis'e tam olarak yansıyamıyor. Yapay barajlar, temsilin özünü zedeliyor.
2. Milletvekili adaylarını üç - beş lider belirliyor. Adaylarda kaliteden önce lidere bağlılık esas alınıyor.
3. Milletvekilleri parti değiştiriyor. Seçimlerden kısa süre sonra Meclis aritmetiği altüst oluyor.
Sonuçta ortaya, bırakınız seçmenin isteğini, liderlerin bile düşündüğünden çok farklı bir parlamento çıkıyor.
Demokrasi "temsil zaafiyeti"ne girince, radikal çözümlerin gündeme gelmesi de kaçınılmaz olur. Aslında, bıraksan radikal akımlar ülkeyi istila edecek, ama ona da ordu izin vermiyor. Yönetemeyen demokrasinin boşluğunu ordu dolduruyor. Peki, ordu daha ne kadar boşluk dolduracak? Seçimlerin belirlenen tarihlerde yapılması için Genelkurmay başkanları hep demeç mi verecekler?
Türkiye, "gündelik demokrasi"den, yönetebilen gerçek temsil gücüne sahip, çağdaş hukuk anlayışıyla donanmış demokrasiye geçmek zorundadır.
Kamuoyu, liderlerimizin seçmen tarlası değildir. Bilgi çağı ağırlığını hissettiriyor. İnternet dünyanın kılcal damarlarına kadar giriyor. Yer yuvarlağının çevresinde yüzlerce uydu dolaşıyor.
Ve insanlar Kosova savaşını seyrediyor. Adamlar uçak yapmış. Amerika'da Arizona'dan kalkıyor, hiç durmadan uçuyor, Balkanlar'a geliyor, radarlara yakalanmadan üç - dört saat düşmanını bombalayıp dönüyor.
Uçak düşüyor. Pilotun yerini uyduyla belirliyorlar. Düşman topraklarına girip adamı elleriyle koymuş gibi alıp götürüyorlar.
Bunlar akıllara durgunluk veren bir gelişmenin, zihinleri allak bullak eden bir değişimin gözle görülen son örnekleri...
Türkiye, bu değişimden etkilenmiyor mu sanıyorsunuz? Dünyada yaşamın, ölümün, savaşın, barışın, üretimin, tüketimin, eğitimin, siyasetin hızı ve kalitesi değişirken, Türkiye'de hala yarım yüzyıllık politika oyunlarıyla ülkenin yönetilebileceğini mi düşünüyorsunuz?
Türkiye'nin 40 yıl sonra hala Demirel ve Ecevit'in varlığından medet ummasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Onlar da her fani gibi bugün var yarın yok. Yerlerine bir Demirel'le bir Ecevit daha bulabilecek misiniz?




Yazara E-Posta: h.bila@milliyet.com.tr