Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Türkiye, terörle mücadeleyi PKKyı cephede etkisiz kılarak büyük ölçüde başarıyla sonuçlandırmış durumdaydı. Son dört beş yıldır terör eylemlerinden ziyade bu sürecin yarattığı siyasal sonuçlar ve sorunlarla uğraşıyordu. Avrupa Birliğinden tarih alma süreci ise Ankaradan çok PKKnın siyasallaşma ve meşrulaşma çabalarına yakın bir seyir izledi. ABnin ağırlığı ve Ankaraya baskısı bu yönde oldu.AB faktörünün Türkiyeyi tarih almak uğruna en azından Aralık 2004e kadar elini, kolunu ve ağzını bağlı bir konuma getirdiğini söyleyebiliriz. Aynı zaman diliminde ABDnin Irakı işgaliyle ortaya çıkan yeni siyasal koşullarda, bu kez Washingtonun Ankaranın beklentilerinden çok Kuzey Iraktaki Kürt gruplar ve PKKya yakın duruşu dikkat çekti. Ankara, Kuzey Irakta KDP ve KYByi ABD koruması altında görmeye başladı. ABDnin KDP ve KYBye, genel olarak Kürtlere yönelik politikası, PKK için bir farklılık göstermiyor. Ankara ile PKKya karşı ortak eylem planı yapmış olmasına karşın PKK aleyhine herhangi bir hareketi yok. Ankarayı oyalayan eve dönüş yasası dahil birtakım taleplerini kabul ettiren Washington, Ankaranın talepleri karşısında oralı olmuyor.ABDnin bu politikası, terörün tırmanışa geçtiği bu dönemde, Türkiye için önemli bir sorun kaynağıdır. Kandil Dağında yoğunlaşan PKK silahlı gücünün etkisiz hale getirilmesini ABDden bekleyen Ankara, hareket alanı ve kabiliyetini zayıflatmış durumdadır.ABD, bir süre sonra, "Kandil Dağına operasyon yapın, yapmayacaksanız bizim yapmamıza olanak tanıyın" diyen Türkiyeye, "Kandil Dağında kimse kalmadı. Çoğu Türkiyede" yanıtını verirse şaşırmamak gerekir.Terörün yeniden tırmanışa geçtiği bu süreçte Türkiyenin bu sorunu, "Taşeron marifetiyle" çözemeyeceği anlaşılmıştır. ABDnin bu konudaki politikasını ciddi şekilde sorgulamalıdır. Terörle mücadele ediyorum diyerek, Afganistan ve Irakı işgal eden ABDnin muhtemel teröre karşı bu tutumunu kerhen de olsa destekleyen Türkiyenin yıllardır yaşadığı terör karşısında Washingtondan net bir tutum beklemesi hakkıdır.Bugüne kadar Türkiyeyi oyalayan ABDnin bu politikasını sürdürmesine fırsat verilmemelidir. Ankara, bir taraftan ABD, diğer taraftan ABnin baskıları karşısında, boyun eğen konumda olmamalı; gerek terörle mücadelede ABDnin sözünü tutmasını beklemenin ve ABden de müzakere tarihi almasının bir lütuf değil, hakkı olduğu bilinciyle hareket etmelidir.Türkiye, bu hakkını takip edecek ve alacak güce sahiptir. Önemli olan Türkiyeyi yönetenlerin kendilerine ve bu güce güvenmeleridir. fbila@milliyet.com.tr Türkiyede terör yeniden tırmandırılıyor. Bu kez hedefin büyük kentler olduğu belli. Turizm bölgeleri de hedefler arasında.