Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Ölüm orucu ve açlık grevindeki kişilere doktorların tıbbi müdahalede bulunup bulunamayacaklarına ilişkin tartışmaya ve tartışmanın eksenini oluşturan Malta Bildirgesi'nin ilgili hükümlerine, dün bu köşede yer vermiştik.
Türk Tabipler Birliği'nin ölüm orucu veya açlık grevindeki birine, kendi rızası olmadığı sürece doktorun müdahale edemeyeceği yönündeki görüşüne özellikle üniversitelerdeki doktorlardan tepki geliyor.
Hacettepe Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Tunçalp Özgen, Malta Bildirgesi'nin Türk Tabipler Birliği tarafından yanlış yorumlandığını vurgulayarak şu görüşü dile getiriyor:
"Türk Tabipler Birliği öncelikle tüm doktorları temsil eden bir kuruluş değildir. Tabipler Birliği, barolar gibi bir işleve sahip değildir. Birlik, Malta Bildirgesi'ni de yanlış yorumlayarak bu durumdaki hastalara müdahale edilemeyeceğini söylüyor. Bu doğru değildir. Doktorun temel görevi hastayı tedavi etmektir. Bizim ettiğimiz bir yemin var. Bu yemine göre bizim işimize siyaset bulaşmaması gerekir. Doktor, doktordur ve tedavi etmek onun görevidir."
Prof. Dr. Özgen, bu görüşünü bir örnekle de açıklıyor:
"Yüksek bir yerden atlayıp intihar etmek isteyen bir kişi bizim önümüze gelirse, ne yapacağız? TTB'nin yaklaşımına bakarsanız, kendisine gelmesini bekleyip, sonra 'ölmek isteyip istemediğini, tedavi isteyip istemediğini' sorup, ona göre hareket etmemiz gerekiyor ki, bu akla da, mesleğimize de uygun değildir. Böyle bir durumla karşılaştığımızda yapmamız gereken, tıp ne diyorsa onu yapmaktır. Bunu Tabipler Birliği de belirleyemez."
Dünkü yazımız üzerine arayan Aydın Tabipler Odası Genel Sekreteri ve Türk Tabipler Birliği Merkez Yürütme Kurulu Üyesi Dr. Eralp Atay ise, bilinci açık olan hastanın izni olmadan doktorun müdahalede bulunamayacağı görüşünde. Dr. Atay da şöyle diyor:
"Hastanın rızası olmadan doktor müdahale edemez. Bu sadece ölüm orucu veya açlık grevindeki kişiler için değil, bütün hastalar için geçerlidir. Şimdi karşılaştığımız olayda bir yanda devlet, bir yanda örgüt, ortada da doktorlar kaldı. Bu işin sorumluluğu doktorlara yıkılamaz. Doktorlar bu olayda iyi niyetle çaba gösteriyorlar, ancak fatura onlara çıkarılamaz."
Dr. Atay, ancak hastanın bilinci kaybolduğunda doktorun müdahalede bulunabileceğini de ekliyor:
"Eğer bilinç kapanırsa o zaman her şey doktorun vicdanına kalmıştır. Örneğin ben, böyle bir durumla karşılaşırsam müdahale ederim. Bilinci kapanmamışsa ve kendi rızası yoksa müdahale edemem. Bilincin kapandığı aşamada her doktor özgürdür. Kendi vicdanıyla hareket eder."
Tartışmalar devam etmekle birlikte, doktorların bu konuda "özgür" oldukları noktasında görüş birliği oluşuyor. Özellikle bilincin kapalı olduğu hallerde doktorlar, müdahaleden yana eğilim içindeler.