Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

TÜSİAD’ın hazırlattığı anayasa taslağı, tartışmalara ve tepkilere neden oldu. Tepkilerin odak noktasını, taslakta anayasanın değiştirilmesi teklif edilemez hükmüyle koruma altına alınan maddelerin de değiştirilebileceği görüşü oluşturdu.
TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner’in açış konuşmasıyla sunulan yeni taslak hakkında görüşler açıklanırken eşi Cem Boyner’in, “İnsanların mutluluğu ülkenin bölünmesinden önemlidir” ifadesi de iz bıraktı. Ardından Abdullah Öcalan’ın avukatlarına açıklanan taslağın kendi görüşlerine yakın olduğunu söylediği iddiasının basına yansıması, kamuoyunda soru işaretlerine neden oldu. TÜSİAD’a yönelik kuşkulara yol açtı.

Rahatsızlık yarattı
Taslak ve Cem Boyner’in görüşleri, TÜSİAD’ın görüşleri olarak algılandı. Bu algı, TÜSİAD yönetiminde rahatsızlık yarattı. TÜSİAD Yönetim Kurulu bir açıklama yaparak, anayasa raporunun TÜSİAD’ın görüşü olmadığını, raporu hazırlayan profesörler Ergun Özbudun ve Turgut Tarhan’ın kişisel görüşleri olduğunu kamuoyuna duyurdu.
Açıklamada ayrıca, TÜSİAD’ın geçmişte bugün anayasanın değiştirilemez maddelerinin değiştirilmesi yönünde bir öneri olmamıştır, denilerek, bu görüşe katılmadığı da vurgulandı.

İçeriden itiraz
Ümit Boyner’in açılış konuşmasıyla duyurulan anayasa önerilerinin TÜSİAD Yönetim Kurulu’nun ve üyelerinin oybirliğine dayanmadığını tahmin etmek güç değildi. Aynı şekilde bu önerilere kamuoyundan tepki geleceğini tahmin etmek de zor sayılmazdı.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesi ve ilkelerini yansıtan ve koruma altında bulunan bu maddelerin değişebileceğini önermek gibi çok hassas bir konunun TÜSİAD’ın patronajında hazırlanan bir raporla duyurulması kararında da daha hassas davranılabilirdi.
Rapor, TÜSİAD Yönetim Kurulu’nca değerlendirilip onaylanmış gibi bir havayla yansıtılınca, bu tepkilerin doğması doğaldı. TÜSİAD belki raporu kendi içinde tartışırken, bu önerilere katılmadığı daha ikna edici ve vurgulu biçimde kamuoyuna aktarılabilirdi.

Algı yönetimi
TÜSİAD gibi olanakları geniş bir kuruluşun algı yönetimi konusunu göz ardı etmesi ciddi bir eksiklik gibi görülüyor.
Öneri paketi basında ve kamuoyunda “TÜSİAD’ın anayasa taslağı” olarak algılandı. Böyle bir algının oluşabileceğini TÜSİAD yönetimi hesap etmiş olmalıydı. Bu önceden görülebilse, daha sonra açıklama yapılması gereği de ortaya çıkmazdı.
Atatürkçülüğü rafa kaldırmak
TÜSİAD’ın sahiplenmediği ve siparişiyle ortaya çıkan anayasa önerilerine yöneltilen eleştirilerin önemli nedenlerinden biri de Atatürkçülük olarak ifade edilen ve aslında Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş ilkelerini içeren düşünce sisteminin anayasada yer almaması; bir anlamda rafa kaldırılmasının arzu edildiği algısıdır.
Bu algının oluşmasında, anayasanın başlangıç bölümünde ve değiştirilemez madde hükümleri içinde yer alan “Atatürk milliyetçiliğine bağlılık” ifadesinin, anayasada yer alması gereken bir ifade olmadığı görüşünün payı büyüktür.
Keza yine değiştirilemez maddeler arasında yer alan 3. maddedeki “Türkiye Devleti ülkesi ve milletiyle bölünmez bütündür” hükmünün çıkarılabilecek ifadelerden biri olarak algılanması da tepki kaynağıdır.
Kişisel görüşlerini açıklamasına karşın Cem Boyner’in, “İnsanların mutluluğu ülkenin bölünmesinden daha önemlidir” sözü bu algıyı ve dolayısıyla tepkiyi güçlendirmiştir. Bu yaklaşım, “terörle mücadeleyi ve bu yolda verilen şehitleri” boşa çıkaran bir anlayıştır ve tepkiyle karşılanması gayet doğaldır.
Bu tablo içinde TÜSİAD Yönetim Kurulu’nun yazılı bir açıklama yaparak konumunu netleştirmesi yararlı olmuştur.