Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Kızılcahamam toplantısında arkadaşlarından yüzde 58’in değil yüzde 42’nin analizini istediğini açıkladı. “Acaba bize neden evet demediler, bunun nedenlerini öğrenmek istedim” dedi.
Başbakan’ın, yüzde 42’nin kaygılarını anlama çabası isabetli. 2007 seçimlerinden sonra yaptığı ve siyasi literatüre “Balkon konuşması” olarak geçen yaklaşımı, takdir toplamıştı. Referandumdan sonra da benzeri bir konuşma yaptı.
Ancak yüzde 42’nin kaygılarının devam ettiği görülüyor. Seçmenin yüzde 42’sinin kaygılı olması, üzerinde durulmaya değer büyüklükte bir sorun olduğunu gösterir. Toplumun kaygılı kesiminin rahatlatılması, kendini güvende hissetmesi de iktidarın sorumluluğundadır.

Nedenler
Başbakan Erdoğan’ın istediği çalışmayı yapan ANAR ve Pollmark araştırma kuruluşlarının ortaya çıkardığı nedenlere yakından bakalım:
Yüzde 82.9 Türkiye’nin Batı güdümüne girmesi, ekseninin doğuya kayması,
Yüzde 76.3 hükümetin işsizlikle ve yoksullukla mücadelede başarısızlığı,
Yüzde 73.1 hükümetin muhalefeti ve vatanseverleri baskıyla sindirdiği algısı,
Yüzde 70.4 anayasa paketinin AKP sivil diktatörlüğüne zemin hazırladığı algısı,
Yüzde 66 laik yaşam tarzına yönelik tehdit ve baskıların arttığı algısı,
Yüzde 62.5 Kürt açılımı ve PKK’ya taviz verildiği. Bölünme algısı.
Sıralanan bu nedenlerin her biri büyüklük ve nitelik olarak ciddi kaygılara işaret ediyor.

Yüzde 100 olmaz
Yüzde 42’nin dile getirdiği kaygılar, iktidar tarafından giderilse bile, bu kesim, çoğunlukla siyasi tercihini değiştirmez. Zaten bütün oyların bir partiye verilmesi gerçek demokrasilerde söz konusu olmaz. Elbette muhalefet olacaktır.
Başbakan Erdoğan, yüzde 42’nin kaygılarını öğrenmiş durumda. Bu kaygıların, onların oylarını almak için olmasa bile, güven içinde yaşamalarını sağlamak amacıyla, giderilmesi gerekiyor. Toplumun yarısına yakın kesiminde bu tür kaygılar çok üst düzeyde hissediliyorsa, hükümet, bu kesime verdiği mesajları gözden geçirmelidir.

Yargı güvencesi
Yüzde 42’nin nedenlerinden sayılanlar arasında en önemlilerinden biri kuşkusuz anayasa paketinin tek parti yönetimine zemin hazırladığı kaygısıdır. Bu kaygının oluşmasında yargıya güven sorunu belirleyici etken olarak görülmelidir.
Özellikle referandum öncesi süreçte muhalefetin üzerinde en çok durduğu HSYK ve Anayasa Mahkemesi’nin yapısıydı. Bu iki kurumun, iktidara yakın üyelerden oluşturulacağı ve yargının yürütmenin bir parçası haline geleceği endişesiydi.
Referandumdan sonra yapılan seçimler bu endişeyi giderecek biçimde sonuçlanmadı. Adalet Bakanlığı’nın HSYK için yapılacak seçimlerde liste oluşturduğu iddiaları vardı. Bu iddialar, Adalet Bakanı Sadullah Ergin tarafından reddedildi. Ancak, seçimler sırasında bir listenin olduğu ortaya çıktı. Ve liste fire vermeden seçimleri kazandı. Ayrıca listedeki isimlerden üçünün Adalet Bakanlığı üst düzey bürokratı olması, muhalefetin iddialarını doğrulayan bir algı yarattı.
Seçimlerden sonra, “yargı yürütmenin parçası haline geliyor” algısı yaygınlaşmaya başladı. Muhalefet de bu algıyı güçlendirecek yorumlar yaptı.
Bu tablo içinde başta Başbakan Erdoğan ile hükümete ve yargıya düşen görev, ciddi kaygıyı ortadan kaldıracak, yargıya güveni sağlayacak tutum almalarıdır.