Filiz Aygündüz

Filiz Aygündüz

filiz.aygunduz@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Ne zaman canım çok yansa, kalp ya da beden ağrısından mütevellit, hep Frida Kahlo’yu düşündüm. Onu tanıdığım 20’li yaşlarımdan bugüne. Değil mi ki 18’inde bindiği otobüs bir trenle çarpışınca demir bir çubuk kalça kemiğinden girip leğen kemiğinden çıkmıştı... Değil mi ki 32 kez ameliyat geçirmiş, aylarca bütün vücudu alçıya alınmış, sonra çelik korselerle yaşamak zorunda kalmıştı. Ve değil mi ki yatağa bağlı kaldığı o yıllarda, annesinin tavana yerleştirttiği aynadaki suretine bakarak otoportrelerini yapmıştı. Benim canımın acısının bir hükmü var mıydı ki? Bütün hayatı fiziksel ve ruhsal acılarla geçmiş bir kadın, hem Meksika’nın en önemli ressamı olmuş hem ülkesi için mücadelede etmişti. Frida’dan vazgeçmemeyi öğrendim. Acıya yenik düşmemeyi. O nasıl fırçasına sarıldıysa ben de kalemime tutundum sımsıkı. Yazarak meydan okudum. Ölüm acılarım oldu, hastalandığım zamanlar, yakınlarımın hastalıkları, terk edilmelerim, aldatılmalarım. Herkes gibi... Ama işte hiç vazgeçmedim. Kalemime biraz daha tutundum. Frida’yı aklımdan çıkarmadım. “Kadınlar fark ettiklerinden çok daha güçlüdür” diyordu, ona inandım. Yanılmadım.

Haberin Devamı

Geçtiğimiz 7 Temmuz’da 110 yaşına girdi Frida Kahlo. Hâlâ birçok kadına / erkeğe örnek olmayı sürdürüyor. Nota Bene Yayınları’nın Antiprenses Serisi’nden çıkan ‘Frida Kahlo’ adlı kitapla artık 6-10 yaş grubu çocuklar da onu tanıyacak. Yayınevi ‘çocuk dünyasına sunulan prenseslerin sürekli olarak beyaz atlı prensler tarafından kurtarılmayı bekleyen, iradesiz, sahte prensesler olduğunu ve gerçek hayatı yansıtmadığını’ düşünüp bu seriyle, mücadelesini hep bir adım daha ileriye taşıyan kadınları anlatmaya karar vermiş. İlk antiprenses olarak da Kahlo’yu seçmişler: “Bir ayağındaki aksamaya rağmen bedenini gururla taşımış, yaşamının en mutlu ve en hüzünlü anlarını resmetmiş, fiziksel ağrılarına rağmen sanatın, mutluluğun peşinden koşmuş ve sadece kendisi için değil, başka insanlar için, dünyanın iyiliği için savaşmış bir kadın.”

Kitabın yazarı Nadia Fink. Çizimleri Pitu Saa yapmış. Türkçeye de Nergis Turan çevirmiş. Frida’nın doğumuyla, aile yapısıyla başlıyor kitap. Altı yaşındayken geçirdiği çocuk felcini anlatıyor. “Frida ağır adımlarla yürür ama ilerlemekten asla vazgeçmezdi” diyor. Babasıyla ilişkisini, kadınların okumasının imkânsız olduğu yıllarda okuldaki 2000 erkek çocuk arasındaki 35 kızdan biri oluşunu, geçirdiği otobüs kazasını, sırtüstü yatarak tavana baktığı dönemlerde resim yapmaya başlayışını, “Hayatta iki büyük kaza geçirdim. Biri otobüs kazası, diğeri Diego’ydu ve kesinlikle ikincisi daha yıkıcıydı” dediği Diego Rivera ile ilişkisini, Andre Breton’un onu sürrealist olarak değerlendirmesini, sürrealizmin ne olduğunu, Amerika yıllarını ve köpeğiyle çıktığı ölüm yolculuğunu. Güçlü bir kadının kodlarını çocukların anlayabileceği bir dille ve birbirinden güzel çizimlerle sunuyor kitap... Ardından aktiviteler bölümü geliyor. Çocuklara kendini çizmenin formülü anlatılıyor, hayvanları, çevresindeki insanları... Sonra onlardan Frida’nın bir resmini ‘yeniden yaratmak’ tekniğiyle yapmalarını, bu çizimleri yayınevinin internet sitesinde yayınlayacaklarını belirtiyor.

Haberin Devamı

“Frida için aşk kendini kadınlarda ve erkeklerde gösteriyordu” cümlesini, henüz cinsel yönelimler hakkında fikir sahibi olmayan çocuklar için erken ve gereksiz bulmakla birlikte, kitabın genelinin çok başarılı olduğunu söyleyebilirim.

Haberin Devamı

Bu kitap sayesinde, çocuklar ellerinden düşürmedikleri tabletlerinde Frida’yı inceleme fırsatı bulacaklar. Belki içlerinden resim yapmaya özenenler olacak. En önemlisi, onun hikâyesiyle kendi içlerindeki gücün farkına varacaklar.