Filiz Aygündüz

Filiz Aygündüz

filiz.aygunduz@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Ölümün en hüzünlü yanla-rından biri de bir şeyleri yarım bırakıp gitmek zorunda kalmak. Daha ilkokula bile başlamamış çocuğunun büyümesini izleyememek misal... Görmeyi çok istediğin yerlerin yarısını bile görememek... Temeli atılmış evinin katlarını çıkamamak. Henüz başlamış emekliliğinin tadını çıkaramamak... Çeyizini ellerinle hazırladığın kızını teliyle duvağıyla yolcu edememek. Okumak için beklettiğin kitapları bitirememek... Ömrünü adadığın bir buluşu nihayetlendirememek... Bazen de yazdığın romanı sonlandıramamak.

Haberin Devamı

Yazarının ölümüyle yarım kalmış o kadar çok roman var ki... Tanpınar ‘Aydaki Kadın’ı bitiremedi. Yusuf Atılgan ‘Canistan’ı tamamlayamadı. Oğuz Atay ‘Eylembilim’i... Sevim Burak ‘Ford Mach 1’i... Jane Austen, iki romanını birden yarım bıraktı: ‘The Watsons’ ve ‘Sanditions’. John Steinbeck, ‘The Acts of King Arthur and His Noble Knights’ı. Mark Twain 20 yıl üzerinde çalıştığı otobiyografisini sonlandıramadı. Truman Capote de “Answered Prayers”ı... Vladimir Nabokov “The Original of Laura”nın sonuna gelemedi. O kadar çok örnek var ki böyle... Yazarlarının yarım bırakıp gittiği romanlar. Kimbilir belki Tamamlansalar, başyapıt olacaklardı, belki kimi edebiyat tarihini değiştirecekti. Bazıları yarım halleriyle yayımlandı, sonları okurun hayal gücüne emanet edilerek.

İşte bu kitaplardan biri, bu hafta elime geçti. Italo Svevo’nun ölümüyle yarım kalan son romanı ‘Corto viaggio sentimentale’. Kitap, 1984 Yayınevi’nden Fuat Sevimay çevirisiyle ‘Duygusal Kısa Yolculuk’ adıyla çıktı. Romanın kahramanı Bay Aghios’un Milano’dan Trieste’ye yaptığı bir tren yolculuğunu anlatıyor. 60 yaşına merdiven dayamış, bu yolculuk sırasında biraz yalnız kalmak, hayatını sorgulamak isteyen biri Bay Aghios. Körelmiş ve paslanmış hissediyor kendisini. Bunu da aile yaşamının sonucu olarak değerlendiriyor: “Evliliğin güvenli ortamı bile insanı miskinliğe ve durağanlığa sürükler” görüşünde. İstasyonda karısıyla vedalaştığı anı şöyle anlatıyor Svevo: “Karısının o ince, küçücük bedenine bakarken yalnızlığın içinde ilerliyordu ve aklına samimi, berrak bir fikir geldi: ‘Ondan uzaklaştıkça, onu daha çok seviyorum.’ İşte ancak o zaman sakinledi”. İnsana dair bilgisi olan bir adam Bay Aghios. Yol boyu kendisiyle hesaplaşırken, insanlarla kurduğu iletişim sırasında da bunun izlerini görüyoruz. Hele bir ‘yolculuk’ tanımı var ki, kolay unutulmaz türden ve neredeyse bir roman derinliğinde: “Sadece Aghios’a dokunaklı geldi bu hal. İnsanın kendisini yolculuğun içinde göremiyor olmasının acısını biliyordu. Trenin o tarlaların arasından yılan gibi süzüldüğünü ve motorun oflaya puflaya çalıştığını görebilse yolculuktan aldığı keyif bambaşka olurdu. İnsanın manzarayı, kendisini ve treni aynı anda görebilmesi - işte yolculuk diye buna denirdi.”

Haberin Devamı

Bay Aghios, bu tren yolculuğunda bir yandan özgürlüğün tadını çıkarırken bir yandan da yolcularla sohbet ediyor. Onlarla ilişki kuruyor, nezakette kusur etmiyor. Özellikle genç yolcu Bacis’in hikâyesi ilgisini çekiyor. Onu bütün içtenliğiyle dinliyor. Parasızlık yüzünden sevmediği bir kadınla evlenmek zorunda olan genç bir adam ve diğer yanda âşık olduğu bir başka kadın. Ve sevmediği kadından alınmış borç para. Bu borcu ödeyebilse, hayatını sevdiği kadınla sürdürebilecek belki... Onun için çözümler ararken tren son durak olan Trieste’ye geliyor ve Bay Aghios büyük bir hayal kırıklığıyla karşılaşıyor. Sonra... Sonrasını bilmiyoruz. Svevo 1928’te bu romanı tamamlayamadan bir trafik kazasında ölüyor.

Haberin Devamı

Ben kafamda bir sürü son yazdım Svevo’nun son romanına. Güzel sonlar. Ölümün ‘yarım bırakmak’ hüznünü hafifletmeye çalışan sonlar. Siz de yazın. İyi geliyor.