Yazarlar Final maçı ve Abidin Bey'in çekim tekniği

Final maçı ve Abidin Bey'in çekim tekniği

14.07.1998 - 00:00 | Son Güncellenme:

Final maçı ve Abidin Bey'in çekim tekniği

Final maçı ve Abidin Beyin çekim tekniği

       FRANSA ile Brezilya arasındaki final maçını izlemek büyük bir zevkti doğrusu.
       Koşulları belirlenmiş bir yarışta rekabet etmek, insanoğlunun her zaman ilgisini çekmiş.
       Eğer bundan yüzlerce yıl önce yaşasaydık, Romalıların araba yarışını izleyecek ve tuttuğumuz renk kazanınca coşkuyla havalara fırlayacak, yenildiğimiz zaman ise karalar bağlayacaktık.
       Belki gelecek yüzyıllarda futbol da gözden düşecek ve insanlar bambaşka oyunların peşine düşecekler.
       Ne var ki hepimizi heyecanlandıran temel duygu olduğu gibi kalacak: Bir tarafa ait olma ve yarışma duygusu...
       * * *
       İZLEYİCİLERİ kendinden geçiren aidiyet duygusu, oyuncuları birer trajedi kahramanına dönüştürüyor.
       Sahadaki 22 oyuncunun yüz ifadeleri, Calut deviyle cenge tutuşan Davut Peygamber azmine sahip olduklarını göstermekte.
       Fransa - Brezilya maçının çekimlerinde bu ayrıntı çok iyi işlenmiş.
       Futbolun izleyiciler ve oyuncular üzerindeki etkilerini, ilginç yüz anlatımları yoluyla ekran başındakilere aktarmayı başarmışlar.
       Maçın durakladığı saniyelerde ekranda beliren Roberto Carlos'un gergin yüzü, kaleci Barthez'in mistik duası, gol atan Cezayir kökenli Zidane'ın şaşkın zafer kutlaması belki maçın kendisinden de etkili bir yorum değerine sahipti.
       * * *
       MAÇLARIN, insanlar üzerindeki etkisini gösteren ilk yönetmen Abidin Dino'ydu.
       1966 Dünya Kupası maçlarını bu anlayışla çekmiş ve kameralarını insanlar üzerine odaklamıştı.
       Şimdi bu anlayışın maç çekimlerine egemen olduğunu görmek sevindirici.
       Demek ki Eisenstein'la birlikte çalışan ama sinemacılığı da edebiyatçılığı gibi hep ressamlığının gölgesi altında kalan Abidin Bey, doğru bir yol açmıştı.
       Maçı çeken Fransız yönetmenlerin Abidin Bey'den etkilendiğini görmek çok güzel.
       Zaten sporla yer alamadığımız uluslararası platformlarda, sanatçılarımızla temsil edilmeye alışkın değil miyiz?

       Meraklısı için:
       Zaman gazetesi yazarlarından Hilmi Yavuz, Madrid'den yazdırdığımız bir yazıya itirazlarda bulunuyor.
       İbn - i Rüşd diye yazmamızı yanlış buluyor, İbn Rüşd olmalı diyor.
       Oysa, büyük İslam filozofu Abul Valid Muhammed İbni Rüşd'ün adının, İbn Rüşd olarak yazılması pek uygun değil. Batı ansiklopedilerinde geçen biçimdir bu. Onlar İbni Sina'yı da İbn Sina olarak yazarlar. Oysa biz İbni Sina deriz: Ankara'daki İbni Sina Hastanesi'nin adında olduğu gibi.
       İbn tek başına oğul demektir. Tamlama olduğu zaman ibni ya da ibn - i olması gerekir: İbn - i Rüşd (Rüşd'ün oğlu), İbn - i Sina (Sina'nın oğlu) da birer tamlamadır.
       İbn - i Rüşd ya da (tamlamaların yeni biçimiyle) ibni Rüşd diye yazılmalıdır.
       Granada'daki son hükümdar Abu Abd Alla Muhammed'in adı, İspanyol romanında Boabdil olarak geçtiği için, o kitaba atıf yapmak amacıyla böyle yazılmıştır.
       İbni Rüşd'ün Granadalı değil Cordobalı olduğu ise doğrudur.



Yazara E-Posta: livaneli@milliyet.com.tr