Fuat Bol

Fuat Bol

fuat.bol@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Büyük bir velinin; zaman-gaflet ve insan ilişkisine ait müthiş bir tespiti vardır; “… gaflet içindeki insan, yarın olsa da hayırlı bir iş işlesem diye iç geçirir. Bilmez ki bugün, dünün yarınıdır; bugün ne işledi ki, yarın ne işleye?”
Cihan Devleti’mizin bakiyesi olan Türkiye’miz, içeride ve dışarıda çok sıkıntılı bir dönemden geçiyor. Sıkıntının ana sebebi; geçen asrın başında kurulan ve kurulurken kendisine biçilen rolü; Türkiye’nin eskiden olduğu gibi, ağzına vur lokmayı al veya hiç vurmadan ve yalnızca çatık kaş ve parmak sallama ile hizaya sokulamamasıdır.
Onlar da tarih boyu bu millete boyun eğdirilemediğini çok iyi biliyorlar. Bundan dolayı da yüzümüze karşı çıkıp yapamadıklarını arkamızdan; bin bir türlü hile desiselerle ve kalleşçe yapıyorlar.
Onlar da çok iyi biliyorlar ki, hiçbir kale, içerisinin yardımı olmadan; yalnızca dış saiklerle yıkılamaz. Bunun için de ta Osmanlı’nın gününden beri içimizle, içimizi karıştırmakla ve içimizdekileri devşirip kendi saflarına çekmekle uğraşıyorlar.
Dün padişaha haddini bildirmek için ilan edilen Tanzimat Fermanı banisi paşaları kahraman bellemişiz. Bunlardan başı çeken ve İngiliz muhibbi bilinen Mustafa Reşit Paşa mason olup; Osmanlının hariciye vekili ve sadr-ı azamı olarak Londra’da ikamet etmekteydi.
Elbette ki dışarısının telkiniyle; eğitimim sistemimizde uygulamaya soktuğu şu meş’um kararla ülkemizin istikbali karartılmıştır. Medreselerde (üniversite) hemen her branştaki eğitim seviyesi idadi (lise) düzeyine çekilmiş; bundan da daha vahimi olarak; fen bölümlerinden din dersleri, ilahiyatlardan da fen dersleri kaldırılmıştır.
İnsan bilmediği şeyin düşmanıdır; böylece, fen adamlarına din adamlarını, din adamlarında da fen adamlarını düşman ettiler. Her ki kesim de tek kanatlı yetişti ve bunlardan hiçbirisi uçmadı, uçamadı.
Avrupu Avrupa, felsefe, felsefe deyip övünüyorlar; hiç kimse Avrupa’nın ve bahse konu felsefenin temeline inip bir inceleme yapmıyor. Yahu Sizin Avrupa ve felsefe diye sayıkladığınız tüm meslek ve meşreplerin kökünde teoloji (ilahiyyat) ve ilahiyyatçılar vardır.
Çin mandarinleri gibi giysilerle övündüğünüz rektör veya dekan ne demektir; yalnızca bunların kökenlerine indiğinizde bile gerçeği görürsünüz ama… Batıda rektör, en az bir kardinal kadar dini bilgi ile mecehhezdir. Biz ise, kelimenin tam anlamıyla; taklitçilik, o da sathi ve sahte bir taklitçilik yüzünden, dine sırt çevirdik ve dine bigane kalanları baş tacı ettik!
Eski çağlarda Çinliler ve yeni çağlarda ise Avrupa ve ABD, Türklüğün başına bela kesilmiştir. Orhun Yazıtları’na bakın; Çinlilerin Türkleri satın alıp devşirmelerinden korkulduğu için onlara öğütler vermekte ve dikkatleri çekilmektedir.
Bugün ülke olarak karşı karşıya kaldığımız duruma bir bakın: FETÖ’sünden DAEŞ’ne, PKK’sından DHKP’sine varıncaya değin enva-i çeşit satılmış, hain devşirmelerle ve bunların arkasındaki devasa güçlerle savaş halindeyiz.
Bunların hiçbirisi uzaydan gelmedi; mebzul miktarda haini bağrında taşıyan bu coğrafyadan, kendi coğrafyamızdan yetiştirilip devşirildi.
Düşmanın ve düşmanlığın bu denli çukur olanı, kahpece ve kalleşçe yapılanı beşer tarihi boyunca görülmedi, bu görülen de inanın, kıyametin habercisidir. Bu ülkede doğup büyüyeceksin, bu ülkenin insanlarının dişinden-tırnağından artırarak verdiği vergilerle okuyup yetiştirileceksin; bu ülke sana maaş bağlayacak, makam verecek ve kendisini koruyasın diye eline silah tutuşturacak; sen o silahı sahibine, veli-i nimetine, halkına; annene, babana, kardeşine, hanımına, çocuğunu, babana doğrultup ateşleyeceksin!
Örneği olmayan ve tarifi imkansız; zira insan beyninin keşfedip uygulamaya koyduğu harp planlarından hiç birine uymayan ve bu cehennemi yangının üç, bilemediniz beş cepheyi değil; aile ocaklarımızı ve ülke olarak tüm ufkumuzu kızılca kıyamete çevirdiği amansız bir savaşı veriyoruz.
Bugün birlik olamayacaksak ne zaman olabileceğiz?
Yarın diyorsanız; cevabı birinci paragrafta!