Fuat Bol

Fuat Bol

fuat.bol@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Köklü reformlarla Türkiye’yi ve Türk insanını değiştiren ve dönüştüren belli başlı dört liderden (diğer üçü: Atatürk, Menderes, Özal) biri Sayın Erdoğan’dır.

Gelip geçen diğer liderlerin hepsi ya lider olamamış ve parti genel başkanı olarak kalmış ya da idare-i maslahatçı olarak günü kurtarmanın derdinde olan şahsiyetlerdir. Bunlardan en cambazı da Süleyman Demirel’di; 40 sene müddetle sağ gösterip sol vurdu ve bütün bir milleti uyuttu!

Kendi müsteşarı Özal’a tahammül edemeyişi ve cephe alması bile ‘Sülü’nün ne idüğünü millete gösterememiş, en son üstlendiği Cumhurbaşkanlığı makamında ise, tüm foyası ortaya çıkmıştı! Zira o makamdayken vesayet odaklarının kuklası olup, başbakanlığı Meclis’te çoğunluğu bulunan liderlerden birine vermeyip, kendisinden başka tek bir oyu bile olmayan Yalım Erez’e vererek demokrasi tarihine geçmişti!

Haberin Devamı

Gazetecilik hayatımızda Menderes’ten sonraki tüm liderleri tanımak şansımız oldu. Bunların içinde yolu yordamı, rengi, çizgisi ve hedefi belli olmayan (flu kalabilen, renksiz) tek lider Süleyman Demirel’di. Müthiş bir zekâya ve ikna kabiliyetine sahipti; öyle ki bugün ak dediğine yarın kara der ve onu kırk dereden su getirerek ispat ederdi. Arkası kesilmeyen askeri darbeler ve lider görünümlü kifayetsiz muhterisler eliyle ülkemizin ufku sürekli karartıldı ve bu haller tarihe ‘Türkiye’nin kayıp yılları!’ olarak geçti.

Özal, durağan bir toplumda, transformasyonu gerçekleştirmek için yoğun bir gayretin içine girdi; gece-gündüz demeden çalıştı. Neticede, o tempoya vücut dayanamadı ve Özal’ı kaybettik. Bizde sistem yerli yerine oturtulamadığından, liderin fonksiyonu çok fazladır. Nitekim Özal’ın vefatından sonraki yıllar Türkiye için tek kelimeyle yıkım olmuştur.

Sayın Erdoğan’ın çalışma temposu da insan gücünün çok üstünde. Gecesini gündüzüne katarak devletin işlerinin yanında, partinin de işlerini üstlendi. Doğrusu, buna can dayanmaz.

Ramazan Bayramı sabahı camide rahatsızlandı ve milletçe yüreğimizi ağzımıza getirdi. Devlet ve millet hayatımızın şu netameli ortamında Sayın Erdoğan şahıs olmaktan çıkmıştır, onun varlığı ile yokluğu devlet ve millet hayatımızı derinden etkileyecek bir konum arz etmektedir. Bunu düşmanlarımız bizden daha iyi bilmektedir ve bu yüzden olsa gerektir, Sayın Erdoğan’ı hedef tahtasına koymuşlardır. AK Parti’ye lafları yokmuş ama Tayyip Erdoğan bu ülkenin başından gitmeden dertler bitmeyecekmiş!

Haberin Devamı

Düşmanın içimizdeki uzantıları FETÖ, DEAŞ, PKK, PYD de aynı şeyi söylüyor; onların hedefinde de Sayın Erdoğan var.

Sayın Erdoğan’ı sevelim veya sevmeyelim ama hepimiz şu düşüncede ortak değil miyiz: Ülkemiz, dünyada emsali görülmedik bir tehditle karşı karşıyadır. Batı’nın dümen suyundaki terör örgütleri tarafından, hem içeriden ve hem de dışarıdan kuşatılıp parçalanmak istenmektedir. Başta FETÖ olmak üzere, bunlarla gereken şekilde mücadele eden, kararlı, cesur, gözü kara olan ve bunların yanında halkın desteğini de arkasına almış Sayın Erdoğan’dan başka bir lider var da biz mi bilmiyoruz? Şimdiye kadar böyle birisi çıkmadığına göre, neden Sayın Erdoğan’ın kıymetini bilemiyoruz?

Haberin Devamı

Devlet ve millet hayatımıza kasteden bu düşmanlarla ölümüne verilen bu savaşı Sayın Erdoğan kendi şahsı için mi yoksa milleti ve devleti için mi yapıyor? Elimize vicdanımıza koyup, insafla düşünelim; düşmanın kendileri için tehlikeli görüp hedef tahtasına koydukları Sayın Erdoğan’ın önemini hiç değilse düşman kadar olsun bilelim! Batılı dostlarımızın (!) Türkiye’nin başına nasıl liderler istediklerini, şimdiye kadarki uygulamalarından biliyoruz. Bunun da tipik örneklerini, yaptırdıkları darbeler sonucunda başa geçirdikleri emre amade şahsiyetlerde gördük.

O yufka yüreklerle, bu çetin dağlar aşılır mı?

Majestelerinin emirleriyle, onca darbelerle, 15 Temmuz’daki hıyanet şebekesinin ayaklanmasıyla, kazdırdıkları hendeklerle ve PKK-PYD’yi devlet donanımlı silahlandırmayla bizi paramparça etmek istemelerini görmüyor muyuz?

İç siyasette didişelim ama milli olmayı gerektiren dış siyasette ve özellikle de içerideki ve dışarıdaki savaşta, ayrılığa düşmeden, tek kalp, tek cihet, tek vücut olalım.

Aksi halde, yarın, didişebilecek ne Sayın Erdoğan’ı ne de Sayın Kılıçdaroğlu’nu bulabiliriz!

O günkü eyvahların ise hiçbir kıymeti olmayacak!